Bugün Babalar Günü ve ben 4 yaşımda iken yitirdiğim babamla ilgili fazla bir hatıraya sahip değilim. Onun yerine, yetim geçen çocukluğumda bana gerçek babalık yapanları yad etsem, sanırım öz babam darılmaz. Sonuçta onunla ayrılığımız planlı bir durum değildi veya kimsenin bunda bir kusur yok. Babalık, aslında insanın arkasını yaslayacağı bir güçlü kale ve bu kalleş dünyada kişinin kendini evvel Allah güvende hissedeceği bir müessese gibi geliyor bana. Boşluğun doldurulması meselesi de bu sırda gizli... Bu konuda ilk sırayı, geniş ailesinin onca yüküne rağmen, yeğenleri olarak bizi ihmal etmeyen Mehmet Dayım alıyor. Kendisinin de bir yetim olarak hayata tırnaklarıyla kazıyıp tutunmasından mıdır bilinmez ama onun sıcaklığı ve baba boşluğunu dolduran huzuru bir başkaydı. “İdi” diyorum; çünkü 20 yıl önce bir kış günü kaybettik kendisini. Aradan geçen onca yıl, çocukluğumla buluşarak ruhumun derinliklerindeki dalgalar marifetiyle onu hayırla yad etmemi engellemiyor. Soğuk kış günlerin...
politik iktisat, bölgesel çalışmalar, post-sovyet avrasya, avrupa birliği, türkiye'nin ekonomi politiği, yaşam