Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Türkiye etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odaklandığı a

Türkiye'nin Ekonomik ve Politik Sorunsalı

Prof. Dr. Zekai Özdemir 1. Türkiye ekonomisinin pandemi dolayısıyla görülen en önemli problemi üretim problemidir.Gerek imalat gerek tarım ve gerekse sanayi sektörünün üretim strateji oluşturulmadığı takdirde sorunlar hem kar topu gibi büyüyecek hem de sosyal hayata olumsuz olarak etki edecektir.Ülke politika yapıcıları para politikası üzerine konuşmaları bırakıp reel ekonomi üzerinde teni yol haritaları çizilmediği takdirde ekonomi politikasının yetersizliği siyasal yapıyı da negatif etki yapmaktadır. Faiz-döviz kuru ve enflasyon üzerine açıklamalar Türkiye ekonomisine anında etki yapmasının temek nedeni de reel ekonominin temel taşlarının pandemiden dolayı yerinden oynamasıdır. Bu taşlar yerine koyduğu takdir siyasal yapıya olan güvensizlik unsuru da ortadan kalkar.Bunun için ilk yapılacak iş şudur;Nasıl bankacılık düzenleme üst kurulu varsa, her sektör için de bir üst kurul oluşturulmalı ve bu üst kurul firmaların bütün üretim, finans ve yapısal problemlerine yönelik raporlar hazırl

PKK ve HDP üzerine tezler...

Bu örgüt (PKK) hem 40 yıldır Kürtleri asimile etmek için araçsal olarak kurulup geliştirilmiş, hem de Kürt bölgelerinde ortaya çıkacak rantın kontrol edilmesi için bir mekanizma olma işlevi görmüştür. Türkiye'de sistemi elinde bulunduranlar için, Kürtleri Batıya göndermek ve bu nüfus hareketliliği ile asimilasyonu (entegrasyonu) tamamlamak için de PKK kullanılmıştır. 1980 sonrası Batı'ya yoğun göçün bir kaç nedeninden birisi terör tehditi ve güvenlik endişesidir. Türkiye'nin birliği ve bütünlüğünün (!) sağlanması açısından da iyi bir araç olmuştur örgüt. Bir tehdit, özellikle içeriden güçlü muhalif silahlı bir hareket şeklinde ortaya çıkmışsa milli birlik daha kolay sağlanır, iç problemler (özellikle pastanın adil paylaşılmasına ilişkin) daha kolay görmezden gelinir ve kurulu sistemden büyük çıkar elde edenler rahat etmeye devam ederler. Son zamanlarda trajik ve kanlı bir savaşın bu örgüt faaliyetleri ekseninde tekrar ve daha yuksek dozda hortla(tıl)masının nedeni, pastanın

Liderler (5): Davutoğlu

  Prof. Dr. Zekai Özdemir Davutoğlu’yu anlamak için Fârâbî’ye müracaat etmekte fayda vardır.  Fârâbî der ki, “uzun konuşanı kısa dinleyin”.  Yani çok az dinleyin sonra dinliyormuş gibi yapın.  Davutoğlu böyle dinlenmeldir.  Yani onun hakkında yazılacaklarda kısa tutulmalıdır.  Ne kadar kısa tutulmalıdır.  İşte bu kadar.

Bir bilinçaltı hikayesi!

Merkezi bir sınavda bina sorumlusu olarak bir yerde bulunuyordum. Salonda görevli gözetmen, nasıl olmuşsa salon başkanının alması gereken sınav evrakını teslim alıp salona doğru yollanmış. Gerçek başkan ise bir okul müdiresi olarak el elde baş başta ortada kalıvermiş haliyle... Müdire hanıma, “Hocam! Endişe etmeyin! Bir okulda iki müdür, bir salonda da iki başkan olmaz. Size başkanlığınızı iade ederiz” dedim. Sonra listeden bu karmaşık durum anlaşılınca salona gönderdim görevli arkadaşı ve müdire hanımefendiyi başkanlık görevine kavuşturduk sonunda. Ardından salona gidip “kaçak başkanı göreyim ve biraz takılayım” istedim. Gidip gülümsemeli bir tavırla kaçak salon başkanına laf dokundurmak için “Güvenliğe haber verdim, birazdan sizi darbeye teşebbüsten alıp götürecekler” dedim. Meğer adamcağız sınavlarda ilk kez görev almış ve yanlış anlama sonucu alıp götürmüş salon evrakını. Ama benim latife içeren sözlerimi aşırı ciddiye aldı ve “Hocam! Ben 15 Temmuz'da İstanbul’da idim. En ön s

Türkiye'nin Paradoksları

İktisatta bir kaç paradoks vardır. Tasarruf, Leontief ve Metzler bunlardan bazılarını oluşturur. Lakin konu Türkiye olunca bu teorik söylemler, paradokslarımız açısından en ufak bir önem bile arzetmiyor.  Ha! Paradoks ne midir?  - Çelişki  - Samimiyetsizlik - Münafıklık - Gerçeklikten ayrışmışlık - Açıklayıcılıktan uzaklaşmışlık - Kokuşmuşluk ama pir-ü pak imiş gibi rol kesmişlik - Kirlenmişlik ama nezafet abidesi kesilmişlik... Liste uzar gider ama sanırım konu anlaşılmıştır. "Ey inanmışlar! Neden yapmadığınız veya yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz" der oysa Kutsal Kitap (61/2). Şimdi, başka hiç bir şeye bakmadan sadece izlenmemesi gereken bu davranış üzerinden gidecek olursak, nereye doğru bir yolculuk halinde olduğumuz rahatlıkla anlaşılmaz mı? - Öğretmen, kopya çekmemeyi öğütler ama genellikle ömründe en az bir kez bu fiili irtikâp etmiştir. - Hakim, adaletten ayrılmayacağına yemin etmiştir ama eş-dost-hemşericilik vs hatırına bunu en az bir kez ihlal etmiştir. - Savcı

Avrasya'nın "Gözde Ülkesi" Düşerken

 14 Temmuz 2014 Son on beş yıldır, bölgesel etkinliğinin sürekli arttığının düşünüldüğü, küresel politikalarda daha fazla söz sahibi olduğuna inanıldığı ve iç politik istikrarının kendisine bu sonuçları getirdiğine inanılan bir ülke, uluslararası sistem nezdinde gözden düşmeye devam ediyor. Sonuçları önceden belli bir seçim atmosferi yaşanıp siyasi taşlar hemen hemen yerine oturduktan sonra bile bunun böyle olması hayli düşündürücü görünüyor. - Ne oldu da böyle oldu? - Oyun kurucu vehmedilen bir ülke ve bu ülkeyi yöneten iktidar nasıl oldu da oyuna düşen hale geldi? - İçerde ve dışarıdaki toslamaların gerçek sebepleri nedir? - Siyasal aktörlerin bu konudaki rolleri nasıl tanımlanmalı? Kuşkusuz bu sorular uzar gider. Lakin verilecek cevaplar belli bir çerçevenin dışına çıkmadan şöyle özetlenebilir. Manzara-yı Umumiye Öncelikle şunu vurgulamak gerekiyor: İstikrar yorgunu bir ülkedir Türkiye. İstikrar, bir ülkeyi yorar mı peki? Bizim sosyo-kültürel koşullarımızda maalesef

Aliyevler İktidarının 20 Yılında Türkiye-Azerbaycan İlişkileri

  12 Haziran 2013 Ekim 2013, çağdaş Azerbaycan’ın mimarı ve ülkenin istikrarının önderi olarak kabul edilen Haydar Aliyev’in devlet başkanı oluşunun 20. Yılı olarak şaşaalı biçimde kutlanacak. Bu eksende, bu dönemin, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine bakan yönüyle kısa bir analizi yapılacak olursa, Sovyet sonrası dönemin en fazla heyecan verici konularından birisinin Türkiye-Azerbaycan ilişkileri olduğu görülecektir. Öncelikle, dost ve akraba ülkeler olan Türkiye ve Azerbaycan'ın, Sovyet sonrası dönemde ortaya çıkan jeo-politik değişimle başlayıp günümüze kadarki süreç içinde, toplum ve yönetici elitler nezdinde karşılıklı ilişkileri oldukça ilerlemiştir. Türk akademik ve siyasal algısında Türk dünyası tanımlanırken; “Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetleri” ifadesinin kullanılması, bu dünya ile ilişkilerde Azerbaycan’ın eşsiz konumunu ifade eder. İki ülkenin dış politikasında, öncelikli alanlar olarak da birçok ortak nokta bulunur. Ermeni meselesi ve Ermenistan’la ilişkilerin, H

Türk Bankacılık Sektörü ve En Karlı Şirketlerin Analizi: 2012-2013

  4 Mart 2014  1999 ve 2001 krizlerinin birer öznesi olan bankacılık sektörü, göreceli istikrarlı son 12 yıl içerisinde yeniden yapılanma sürecini önemli oranda tamamlayarak Türkiye ekonomisinin en parlak sektörlerinden birisi haline geldi. Talebin genişlemesine paralel olarak artan tüketim harcamaları ve Türkiye’de gittikçe dinamik hale gelen reel sektör faaliyetleri, finans sektörünü daha cazip hale getirdi. Son yıllarda ülkedeki toplam fonların yarıya yakınının yabancı bankaların kontrol ve denetimine geçmiş olmasından da anlaşılıyor ki, bu alandaki dışa açılmamız uluslarası bir başarı olarak görülmeyi hak ediyor. Hatta biraz daha ileri giderek, belki de hiç bir alanda bu kadar hızlı uluslararasılaştığımızı söyleyemeyiz. Türkiye’nin en köklü sanayi şirketlerinin çok az bir kar artışı yaşadığı veya düşük bir karlılık oranı ile faaliyetlerini sürdürdüğü ekonomide, bankacılığın baş döndürücü bir ivme ile yoluna devam ettiği görülmektedir. Son yıllarda Türkiye ekonomisinin küresel a