1999 ve 2001 krizlerinin birer öznesi olan bankacılık sektörü, göreceli
istikrarlı son 12 yıl içerisinde yeniden yapılanma sürecini önemli oranda tamamlayarak
Türkiye ekonomisinin en parlak sektörlerinden birisi haline geldi. Talebin
genişlemesine paralel olarak artan tüketim harcamaları ve Türkiye’de gittikçe
dinamik hale gelen reel sektör faaliyetleri, finans sektörünü daha cazip hale
getirdi. Son yıllarda ülkedeki toplam fonların yarıya yakınının yabancı
bankaların kontrol ve denetimine geçmiş olmasından da anlaşılıyor ki, bu
alandaki dışa açılmamız uluslarası bir başarı olarak görülmeyi hak ediyor.
Hatta biraz daha ileri giderek, belki de hiç bir alanda bu kadar hızlı
uluslararasılaştığımızı söyleyemeyiz.
Türkiye’nin en köklü sanayi şirketlerinin çok az bir kar artışı yaşadığı
veya düşük bir karlılık oranı ile faaliyetlerini sürdürdüğü ekonomide,
bankacılığın baş döndürücü bir ivme ile yoluna devam ettiği görülmektedir. Son
yıllarda Türkiye ekonomisinin küresel anlamda başarı örneklerinden olan
iletişim sektöründeki şirketler (Turkcell, Türk Telekom gibi) bile bankacılığın
çok gerisinde bir karlılığa sahip olmuştur. Örneğin, New York Borsası’nda hisse
senetleri alınıp satılan tek Türk şirketi Turkcell’dir.
Uzun sanayileşme ve yaklaşık 80 yıllık finans tarihimizde ortaya çıkan onca
şirketin yanında sadece 20 yıllık tarihi ile Turkcell için kıskanılması gereken
bir başarı olmuştur bu. Bunun yanında, her zaman Türkiye’nin en büyük ciroya
sahip şirketi olma ünvanını elde etmiş olan başta Tüpraş ve Arçelik gibi
firmaların da finans şirketleri tarafından “karlılık” bağlamında geride kaldığı
görülmüştür.
EN
KARLI 20 ŞİRKET (2012-2013, MİLYAR TL)
|
ŞİRKET |
2012 |
2013 |
Değişim, % |
|
ŞİRKET |
2012 |
2013 |
Değişim, % |
1 |
Yapı
Kredi |
1.913 |
3.203 |
40 |
11 |
Ereğli Demir-Çelik |
0.452 |
0.919 |
51 |
2 |
İş
Bankası |
3.310 |
3.163 |
-5 |
12 |
Finansbank |
0.904 |
0.734 |
-23 |
3 |
Garanti Bankası |
3.077 |
3.006 |
-2 |
13 |
Ford Otosan |
0.685 |
0.641 |
-7 |
4 |
AkbanK |
2.950 |
2.942 |
0 |
14 |
Arçelik |
0.519 |
0.598 |
13 |
5 |
Halkbank |
2.595 |
2.751 |
6 |
15 |
Türk
Ek. Bankası |
0.496 |
0.535 |
7 |
6 |
Koç Holding |
2.324 |
2.679 |
13 |
16 |
Denizbank |
0.813 |
0.454 |
-79 |
7 |
Turkcell |
2.083 |
2.330 |
11 |
17 |
Tofaş Oto Fabrika |
0.442 |
0.434 |
-2 |
8 |
Vakıfbank |
1.460 |
1.586 |
8 |
18 |
TAV Havalimanları |
0.297 |
0.336 |
12 |
9 |
Türk Telekom |
2.637 |
1.303 |
-102 |
19 |
TSKB |
0.307 |
0.326 |
6 |
10 |
Tüpraş |
1.464 |
1.197 |
-22 |
20 |
Türk Traktör |
0.268 |
0.280 |
4 |
|
TOPLAM |
29 |
29 |
1 |
|||||
BANKALAR TOPLAMI |
18 |
19 |
5 |
||||||
İLK 20 PAYI (%) |
61 |
64 |
|
Yukarıdaki tablonun yakından incelenmesi ile bu trend daha iyi
anlaşılacaktır. En karlı 20 şirket içerisinde ilk beş sırayı, yüksek ve
ortalama olarak geçen yıla göre daha fazla oranda karları ile “bankalar”
almıştır. En karlı ilk 20 şirketinin karşılaştırılmasından ortaya çıkan bu
duruma göre, toplam karın, en karlı ilk 20 firma için 29 milyar TL düzeyinde
kaldığı 2012 ve 2013 yıllarında,
bankaların toplam karı 18 milyar TL’den 19 milyar TL’ye çıkmıştır. Üstelik bu
rakam içinde tüm bankalar bulunmamakta; 2013 yılında yaklaşık 25 milyar TL kar
eden sektörün tamamı yer almamaktadır.
En karlı ilk 20 içerisinde bulunan 10 bankanın toplam bankacılık sektörü
karının %80’e yakınını tekelinde topladığı ve kalan kısmı paylaşmak zorunda
kalan 40 civarında daha bankanın bulunduğu düşünülürse sektördeki tekelleşme
(yoğunlaşma) eğiliminin hayli yüksek olduğu anlaşılacaktır. Bu tablo ise,
finans-kapital tekelini elinde bulunduran az sayıda bankanın, kendi şartlarını
piyasaya dayattığını göstermektedir.
Sektörün çok cazip ve yabancı yatırım hücumuna maruz kalacak şekilde
karlılık düzeyinin yüksek olmasını etkileyen bazı unsurlar bulunmaktadır:
Öncelikle, yüksek faiz-düşük kur politikasının etkileri zikredilebilir. Uzun
yıllar düşük kur politikası sayesinde çok cazip koşullarda uluslararası sendikasyon
kredisi alma becerisi gösteren bankalar bu fırsattan çok iyi yararlanmıştır.
Öyle ki, bu eğilim daha sonra katılım bankalarına bile sirayet etmiştir.
Sürekli pozitif büyüme rakamları ve dinamik özel sektör, finans sektörünü canlı
ve hareketli hale getirmiştir. Yeni bankacılık yasası, TCMB yasası ve legal
düzenlemelerle sektörde öngörülebilir bir gelecek tasavvuru mümkün
olabilmiştir.
Siyasi iktidarla sürekli tartışma konusu olan kredi kartlarına yönelik
düzenlemeler ve sınırlandırma tartışmalarının da bu bağlamda “abesle
iştigal”den öteye gitmediği anlaşılmaktadır. Zira 50 milyonu aşkın kredi kartı
ile ve cazip olarak sunulan bireysel kredilerle kamçılanan tüketim harcamaları,
sektöre sürekli kan taşımaktadır. Bu anlamda, hükümetle görünüşte var olan
sektörel önceliklere ilişkin ayrılıklar ciddi bir önem ifa etmemektedir. Ancak Şubat
2014’ten itibaren kredi kartı taksitlerinin 9 ayla sınırlandırıldığı, halen
kart faiz oranlarının gecikme bağlamında aylık %2,5, karttan nakit çekme
anlamında aylık %2’ler civarında olduğu düşünülürse, hükümet çevreleri ve
finans kesimi arasında, tüketiciler lehine ahlaki bir düzenlemenin varlığını
teyid edecek bir ayrışmanın ortaya çıkmadığı görülecektir.
Bu tabloda, en azından YKB, İşbank ve Garanti’yi ilk üç karlılık düzeyi
içerisinde görmenin hayli ilginç bir özelliğine vurgu yapmak gerekir. Bu da,
Haziran 2012’de Taksim Gezi Parkı olaylarında, hükümete yönelik istifaya davet
eden toplumsal eylemlerin göbeğinde olduğu iddia edilen ve Başbakan Erdoğan
tarafından bu konuda açık bir dille suçlanan YKB ve Garanti’yi kontrol eden
sermaye çevrelerinin bu tablodan fazla etkilenmemiş olmalarıdır. Tersine, Yapı
Kredi Bankası, karlılık düzeyini 2012’ye göre %40 düzeyinde artırmış ve hükümet
çevrelerinin protesto eylemlerinden fazlaca (!) etkilen(me)miş görünmektedir.
ABD ekonomisinde en karlı 20 şirket içerisine girmeyi başarabilen sadece
bir-kaç bankanın bulunduğu düşünülürse, finans kapitalizmini ABD’nin bulduğu
ama Türklerin de geliştirdiği rahatlıkla söylenebilir. Dünyaca ünlü CitiGroup
(citibank) net karının 2010 yılında 10,6 yar dolar net karının olduğu dikkate
aldığımızda, ilk üç bankamızın 2013 karlılık rakamları ile bir Citibank kadar karlılığa
sahip olduğu düşünülebilir. Bu karşılaştırmanın, mevcut aktifler ve etkinlik
anlamında ortaya çıkan bir karlılık olmaktan ziyade, ihtiyaç ve bireysel
zaafların sömürüsü ve yüksek faiz gelirlerine izin veren bir sistemin halen
devam etmesi ile daha yakından ilişkili olduğu savunulabilir.
Yorumlar