Ana içeriğe atla

Türk Bankacılık Sektörü ve En Karlı Şirketlerin Analizi: 2012-2013


 



4 Mart 2014 

1999 ve 2001 krizlerinin birer öznesi olan bankacılık sektörü, göreceli istikrarlı son 12 yıl içerisinde yeniden yapılanma sürecini önemli oranda tamamlayarak Türkiye ekonomisinin en parlak sektörlerinden birisi haline geldi. Talebin genişlemesine paralel olarak artan tüketim harcamaları ve Türkiye’de gittikçe dinamik hale gelen reel sektör faaliyetleri, finans sektörünü daha cazip hale getirdi. Son yıllarda ülkedeki toplam fonların yarıya yakınının yabancı bankaların kontrol ve denetimine geçmiş olmasından da anlaşılıyor ki, bu alandaki dışa açılmamız uluslarası bir başarı olarak görülmeyi hak ediyor. Hatta biraz daha ileri giderek, belki de hiç bir alanda bu kadar hızlı uluslararasılaştığımızı söyleyemeyiz.

Türkiye’nin en köklü sanayi şirketlerinin çok az bir kar artışı yaşadığı veya düşük bir karlılık oranı ile faaliyetlerini sürdürdüğü ekonomide, bankacılığın baş döndürücü bir ivme ile yoluna devam ettiği görülmektedir. Son yıllarda Türkiye ekonomisinin küresel anlamda başarı örneklerinden olan iletişim sektöründeki şirketler (Turkcell, Türk Telekom gibi) bile bankacılığın çok gerisinde bir karlılığa sahip olmuştur. Örneğin, New York Borsası’nda hisse senetleri alınıp satılan tek Türk şirketi Turkcell’dir.

Uzun sanayileşme ve yaklaşık 80 yıllık finans tarihimizde ortaya çıkan onca şirketin yanında sadece 20 yıllık tarihi ile Turkcell için kıskanılması gereken bir başarı olmuştur bu. Bunun yanında, her zaman Türkiye’nin en büyük ciroya sahip şirketi olma ünvanını elde etmiş olan başta Tüpraş ve Arçelik gibi firmaların da finans şirketleri tarafından “karlılık” bağlamında geride kaldığı görülmüştür.

 

EN KARLI 20 ŞİRKET (2012-2013, MİLYAR TL)

 

 ŞİRKET

2012

2013

Değişim, %

 

 ŞİRKET

2012

2013

Değişim, %

1

Yapı Kredi

1.913

3.203

40

11

Ereğli Demir-Çelik

0.452

0.919

51

2

İş Bankası

3.310

3.163

-5

12

Finansbank

0.904

0.734

-23

3

Garanti Bankası

3.077

3.006

-2

13

Ford Otosan

0.685

0.641

-7

4

AkbanK

2.950

2.942

0

14

Arçelik

0.519

0.598

13

5

Halkbank

2.595

2.751

6

15

Türk Ek. Bankası

0.496

0.535

7

6

Koç Holding

2.324

2.679

13

16

Denizbank

0.813

0.454

-79

7

Turkcell

2.083

2.330

11

17

Tofaş Oto Fabrika

0.442

0.434

-2

8

Vakıfbank

1.460

1.586

8

18

TAV Havalimanları

0.297

0.336

12

9

Türk Telekom

2.637

1.303

-102

19

TSKB

0.307

0.326

6

10

Tüpraş

1.464

1.197

-22

20

Türk Traktör

0.268

0.280

4

 

TOPLAM

29

29

1

BANKALAR TOPLAMI

18

19

5

İLK 20 PAYI (%)

61

64

 

 

Yukarıdaki tablonun yakından incelenmesi ile bu trend daha iyi anlaşılacaktır. En karlı 20 şirket içerisinde ilk beş sırayı, yüksek ve ortalama olarak geçen yıla göre daha fazla oranda karları ile “bankalar” almıştır. En karlı ilk 20 şirketinin karşılaştırılmasından ortaya çıkan bu duruma göre, toplam karın, en karlı ilk 20 firma için 29 milyar TL düzeyinde kaldığı  2012 ve 2013 yıllarında, bankaların toplam karı 18 milyar TL’den 19 milyar TL’ye çıkmıştır. Üstelik bu rakam içinde tüm bankalar bulunmamakta; 2013 yılında yaklaşık 25 milyar TL kar eden sektörün tamamı yer almamaktadır.

En karlı ilk 20 içerisinde bulunan 10 bankanın toplam bankacılık sektörü karının %80’e yakınını tekelinde topladığı ve kalan kısmı paylaşmak zorunda kalan 40 civarında daha bankanın bulunduğu düşünülürse sektördeki tekelleşme (yoğunlaşma) eğiliminin hayli yüksek olduğu anlaşılacaktır. Bu tablo ise, finans-kapital tekelini elinde bulunduran az sayıda bankanın, kendi şartlarını piyasaya dayattığını göstermektedir.

Sektörün çok cazip ve yabancı yatırım hücumuna maruz kalacak şekilde karlılık düzeyinin yüksek olmasını etkileyen bazı unsurlar bulunmaktadır: Öncelikle, yüksek faiz-düşük kur politikasının etkileri zikredilebilir. Uzun yıllar düşük kur politikası sayesinde çok cazip koşullarda uluslararası sendikasyon kredisi alma becerisi gösteren bankalar bu fırsattan çok iyi yararlanmıştır. Öyle ki, bu eğilim daha sonra katılım bankalarına bile sirayet etmiştir. Sürekli pozitif büyüme rakamları ve dinamik özel sektör, finans sektörünü canlı ve hareketli hale getirmiştir. Yeni bankacılık yasası, TCMB yasası ve legal düzenlemelerle sektörde öngörülebilir bir gelecek tasavvuru mümkün olabilmiştir.

Siyasi iktidarla sürekli tartışma konusu olan kredi kartlarına yönelik düzenlemeler ve sınırlandırma tartışmalarının da bu bağlamda “abesle iştigal”den öteye gitmediği anlaşılmaktadır. Zira 50 milyonu aşkın kredi kartı ile ve cazip olarak sunulan bireysel kredilerle kamçılanan tüketim harcamaları, sektöre sürekli kan taşımaktadır. Bu anlamda, hükümetle görünüşte var olan sektörel önceliklere ilişkin ayrılıklar ciddi bir önem ifa etmemektedir. Ancak Şubat 2014’ten itibaren kredi kartı taksitlerinin 9 ayla sınırlandırıldığı, halen kart faiz oranlarının gecikme bağlamında aylık %2,5, karttan nakit çekme anlamında aylık %2’ler civarında olduğu düşünülürse, hükümet çevreleri ve finans kesimi arasında, tüketiciler lehine ahlaki bir düzenlemenin varlığını teyid edecek bir ayrışmanın ortaya çıkmadığı görülecektir.

Bu tabloda, en azından YKB, İşbank ve Garanti’yi ilk üç karlılık düzeyi içerisinde görmenin hayli ilginç bir özelliğine vurgu yapmak gerekir. Bu da, Haziran 2012’de Taksim Gezi Parkı olaylarında, hükümete yönelik istifaya davet eden toplumsal eylemlerin göbeğinde olduğu iddia edilen ve Başbakan Erdoğan tarafından bu konuda açık bir dille suçlanan YKB ve Garanti’yi kontrol eden sermaye çevrelerinin bu tablodan fazla etkilenmemiş olmalarıdır. Tersine, Yapı Kredi Bankası, karlılık düzeyini 2012’ye göre %40 düzeyinde artırmış ve hükümet çevrelerinin protesto eylemlerinden fazlaca (!) etkilen(me)miş görünmektedir.

ABD ekonomisinde en karlı 20 şirket içerisine girmeyi başarabilen sadece bir-kaç bankanın bulunduğu düşünülürse, finans kapitalizmini ABD’nin bulduğu ama Türklerin de geliştirdiği rahatlıkla söylenebilir. Dünyaca ünlü CitiGroup (citibank) net karının 2010 yılında 10,6 yar dolar net karının olduğu dikkate aldığımızda, ilk üç bankamızın 2013 karlılık rakamları ile bir Citibank kadar karlılığa sahip olduğu düşünülebilir. Bu karşılaştırmanın, mevcut aktifler ve etkinlik anlamında ortaya çıkan bir karlılık olmaktan ziyade, ihtiyaç ve bireysel zaafların sömürüsü ve yüksek faiz gelirlerine izin veren bir sistemin halen devam etmesi ile daha yakından ilişkili olduğu savunulabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşar Nezihe Bükülmez (Hayatı ve Şiirleri)

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi

Dünyanın Tüm Bayramları Geri Dönülmezdir!

Dünyanın Tüm Sabahları adlı ünlü film, sinema, müzik, estetik ve aşkı buluşturur. 17. yy sonlarında Fransa’da, sarayda başlayan filmde saray müzisyeni, büyük bir salonda kederli bir halde öğrencilerine ders verirken mutsuz bir ruh hali ile konuşuyor. Çok saygı duyduğu ustasından söz etmeye başlıyor. Büyük bir viyola sanatçısı olan ustası, karısının ölümünden sonra çiftliğindeki kulübede inzivaya çekilmiş halde iki kızıyla yaşamıştır. Bazen karısını yanında hayal eden, ona aşkını koruyan ustası, saraydan aldığı teklifi düşünmeden ilkeleri uğruna geri çevirir. Bu ilkeler, saray müzisyenliği yapmamak, müziği sarayın emrine sokmamak, müzikte şan-şöhret aramamak gibidir. Bir gün genç bir müzisyen gelir yanına ve onu eğitmeyi belli şartlarla kabul eder ama genç, ustasının ilkelerini çiğner ve saraya müzisyen olur. Film, günümüz insanına ve ahlaki tercihlerine atıfta bulunuyor, yaşama nasıl bir anlam vereceğimizle ilgileniyor. Ne için yaşadığımız veya çalıştığımızı, sanatı neden ve kim için y

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odaklandığı a