Ana içeriğe atla

Gürcistan-Azerbaycan Hattında Taşlar Yeniden mi Döşeniyor?

 


 12 Ocak 2013


Yeni Gürcü Başbakanı İvanişvili, seçilmesini müteakiben Brüksel’e yaptığı ilk yurt dışı gezinin ardından yaklaşık 2 hafta kadar önce (26 Aralık 2012) Bakü’ye ziyarette bulundu. Kafkasya’da uzun zamandır adeta “kader arkadaşı” olan bu iki ülke arasında İvanişvili sonrası yaşanan gelişmeler Gürcü-Azeri hattının yeniden inşa sürecine mi girdiği sorularını hatıra getiriyor. Kader arkadaşlığı konsepti, Kafkas jeopolitiğinde Sovyet sonrası ortaya çıkan gelişmelerle zoraki olarak şekillenmişti.

Karşılıklı bağımlılık ilişkisinin yüksek öncelik taşıması ve benzer toprak bütünlüğü problemleri yaşamaları bu iki ülkeyi birlikte hareket etmek zorunda bırakmıştır. Kuzeydeki büyük komşu ve eski patron Rusya ile ilişkileri açısından da tarihsel süreçte bu iki ülkenin benzer bir acziyet/mahkumiyet sarmalı içinde yuvarlanageldikleri müşahade edilmiştir.

İvanişvili’nin, şimdilik kendisi için en önemli komşu ülke olan Azerbaycan’a yaptığı ziyaret esnasında, Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan düzleminde uzun zamandır devam eden bölgesel işbirliğini geliştirme çabalarına yönelik kuşku dolu cümleler sarfetmesi, zaten üzerinde Batı ve Türkiye nezdinde var olan soru işaretlerinin belirginleşmesine neden olabilir. Örneğin, bu ziyaretinde, 2008 yılından beri inşası devam eden ve Kafkasya’da Batı ve ABD desteği veya teşviki olmaksızın belirginleşmiş bölgesel bir özgüvenin eseri olan Kars-Tiflis-Bakü (KTB) demiryolu projesinin ekonomik yararlarını sorgulamak istemesi bunlardan biri olmuştur.

KTB demiryolu projesi, Azerbaycan’ın hem kendi toprakları, hem de Gürcistan’dan geçecek kısmın tamamının finansmanını üstlenmekten çekinmediği ve bölgesel önem derecesi yüksek olan bir alternatif ulaşım altyapısını temsil etmektedir. Çok uygun koşullarda Bakü’nün Tiflis’e sunduğu, yaklaşık 800 milyon dolara ulaşan ve şimdiye kadar yarısının tahsisi yapılmış olan bu proje aktif haldeyken İvanişvili’nin bu hattı mercek altına alma girişimi bölgeyle ilgili çevrelerde şaşkınlık yaratmıştır.

Nitekim, bölgesel ölçekte en yüksek öncelikli ilişkilere sahip olduğu Türkiye ile entegrasyonda önemli aşamalardan birisi olmasının yanısıra, Ermenistan’ın uzun dönemde Asya-Avrupa ağlarından izolasyonuna da neden olabilecek bulunması yönüyle Azerbaycan için stratejik bir değer taşıyan projeye yönelik olarak Gürcü liderin taşıdığı kuşku dikkatlerden kaçmamıştır. Nitekim kendisini by-pass aeden bu hattın proje aşamasında Ermenistan’ın eleştirileri çok manidar olmuştur.  Gürcü liderin bu çıkışına da Ermenistan medyasının büyük önem verdiği anlaşılmaktadır. 17 Ocak 2013’te Ermenistan’a yapacağı ziyaret ile çerçevesinin çizilebileceği bu yeni denklemde İvanişvili’nin, ek olarak zaten dünya fiyatlarının çok aşağısında bir bedel ödediği doğal gaz için indirim yapılması gereğinden bahsetmesi Bakü nezdinde basit bir fiyat kızıştırma olarak algılanmamış olabilir.

İkili düzlemde hemen hemen ciddi hiç bir sorun yaşanmamış olan Azerbaycan’la yakın ilişkiler kurma, Gürcistan dış politikasının uzun zamandır izlediği bir strateji olmasına rağmen, son gelişmeler bu denklemde çatırdama riskinin olabileceğini hatıra getirmektedir. Gerçekten, Gürcü-Rus ilişkilerinin, özellikle Saakaşvili dönemiyle birlikte bozulmaya başlamasının, bölgesel ölçekte şimdiye kadar Gürcistan’a Azerbaycan’la yakın ittifak kurmaktan başka bir seçenek sunmadığı ifade edilebilir. Diğer yandan Azerbaycan’la yakınlaşma Gürcistan’ı özellikle Rusya gazına bağımlılıktan kurtarmıştır. Ek olarak Azerbaycan, artan petrol gelirleri ile hem petrol hem de petrol dışı sektörde Gürcistan’daki en büyük yabancı yatırımcılardan birisi haline gelmiştir.

Azerbaycan için de Gürcistan, hem petrol ve doğal gaz üretiminin dünya pazarlarına ulaştırılmasında en önemli çıkış noktası olma, hem Rusya’ya bağımlılığının ortadan kalmasından büyük bir aracı rol üstlenme hem de Türkiye ile daha yakın ekonomik ilişkiler kurma anlamında stratejik bir öneme sahip olmuştur. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) doğal gaz boru hattı (diğer adıyla Güney hattı) ve KTB demiryolu projesi gibi Azerbaycan için devasa ekonomik ve politik kazanım içeren projelerin tamamı, Gürcistan topraklarını katettikten sonra Türkiye aracılığıyla dünyaya ulaşmaktadır. Moskova’dan bağımsız hareket etme yeteneğinin geliştirilmesi ve Rusya merkezli tıkanmış sorunlara (Güney Osetya, Abhazya, Dağlık Karabağ gibi) küçük çaplı cevaplar da içeren bu stratejiler Bakü ve Tiflis’in, yazının başında vurgulanmış olan kader arkadaşlıklarının da köşe taşlarını oluşturmuştur.

Bütün bu faktörlere rağmen, İvanişvili’nin ziyaretinde takınmış olduğu farklı tutum, Bakü nezdinde anlaşılmaz ve şaşkınlık verici bulunmuştur. Bu bağlamda Azerbaycan kanadında, hayati önemi haiz bölgesel projelerin İvanişvili önderliğindeki bir Gürcistan ile birlikte sağlıklı yürüyüp yürümeyeceğine ilişkin kuşkuların doğmasına neden olmuştur. Yeni dönemde Gürcistan’ın (şimdilik Azeri gazına bağımlılık veri iken) enerji alanında Rusya ve Azerbaycan arasında bir denge gözetmeye çalışabileceğine dair kuşkulardır kısaca bunlar. İvanişvili’nin, bölgesel dengeleri yeniden kurmaya yönelik daha çok işadamı refleksi ile yürütme potansiyeli bulunan politikalarının arizi mi kalıcı mı olacağı henüz belirsizliğini koruyorken Rusya’nın Güney Kafkasya’ya, bu sefer başka bir kanaldan enerji(k) dönüşü ortaya çıkabilir.

Görünen o ki, İvanişvili faktörü, başta Türkiye olmak üzere, Azerbaycan ve Batı nezdinde öngörülemeyecek sonuçlara gebe olabilir. Bu eksende Gürcü-Azeri hattının taşları da yeniden örülebilir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşar Nezihe Bükülmez (Hayatı ve Şiirleri)

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi

Dünyanın Tüm Bayramları Geri Dönülmezdir!

Dünyanın Tüm Sabahları adlı ünlü film, sinema, müzik, estetik ve aşkı buluşturur. 17. yy sonlarında Fransa’da, sarayda başlayan filmde saray müzisyeni, büyük bir salonda kederli bir halde öğrencilerine ders verirken mutsuz bir ruh hali ile konuşuyor. Çok saygı duyduğu ustasından söz etmeye başlıyor. Büyük bir viyola sanatçısı olan ustası, karısının ölümünden sonra çiftliğindeki kulübede inzivaya çekilmiş halde iki kızıyla yaşamıştır. Bazen karısını yanında hayal eden, ona aşkını koruyan ustası, saraydan aldığı teklifi düşünmeden ilkeleri uğruna geri çevirir. Bu ilkeler, saray müzisyenliği yapmamak, müziği sarayın emrine sokmamak, müzikte şan-şöhret aramamak gibidir. Bir gün genç bir müzisyen gelir yanına ve onu eğitmeyi belli şartlarla kabul eder ama genç, ustasının ilkelerini çiğner ve saraya müzisyen olur. Film, günümüz insanına ve ahlaki tercihlerine atıfta bulunuyor, yaşama nasıl bir anlam vereceğimizle ilgileniyor. Ne için yaşadığımız veya çalıştığımızı, sanatı neden ve kim için y

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odaklandığı a