Yeni Gürcü Başbakanı İvanişvili, seçilmesini müteakiben
Brüksel’e yaptığı ilk yurt dışı gezinin ardından yaklaşık 2 hafta kadar önce (26
Aralık 2012) Bakü’ye ziyarette bulundu. Kafkasya’da uzun zamandır adeta “kader
arkadaşı” olan bu iki ülke arasında İvanişvili sonrası yaşanan gelişmeler
Gürcü-Azeri hattının yeniden inşa sürecine mi girdiği sorularını hatıra
getiriyor. Kader arkadaşlığı konsepti, Kafkas jeopolitiğinde Sovyet sonrası
ortaya çıkan gelişmelerle zoraki olarak şekillenmişti.
Karşılıklı bağımlılık ilişkisinin yüksek öncelik taşıması
ve benzer toprak bütünlüğü problemleri yaşamaları bu iki ülkeyi birlikte
hareket etmek zorunda bırakmıştır. Kuzeydeki büyük komşu ve eski patron Rusya
ile ilişkileri açısından da tarihsel süreçte bu iki ülkenin benzer bir
acziyet/mahkumiyet sarmalı içinde yuvarlanageldikleri müşahade edilmiştir.
İvanişvili’nin, şimdilik kendisi için en önemli komşu
ülke olan Azerbaycan’a yaptığı ziyaret esnasında, Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan
düzleminde uzun zamandır devam eden bölgesel işbirliğini geliştirme çabalarına
yönelik kuşku dolu cümleler sarfetmesi, zaten üzerinde Batı ve Türkiye nezdinde
var olan soru işaretlerinin belirginleşmesine neden olabilir. Örneğin, bu
ziyaretinde, 2008 yılından beri inşası devam eden ve Kafkasya’da Batı ve ABD
desteği veya teşviki olmaksızın belirginleşmiş bölgesel bir özgüvenin eseri
olan Kars-Tiflis-Bakü (KTB) demiryolu projesinin ekonomik yararlarını
sorgulamak istemesi bunlardan biri olmuştur.
KTB demiryolu projesi, Azerbaycan’ın hem kendi
toprakları, hem de Gürcistan’dan geçecek kısmın tamamının finansmanını
üstlenmekten çekinmediği ve bölgesel önem derecesi yüksek olan bir alternatif
ulaşım altyapısını temsil etmektedir. Çok uygun koşullarda Bakü’nün Tiflis’e
sunduğu, yaklaşık 800 milyon dolara ulaşan ve şimdiye kadar yarısının tahsisi
yapılmış olan bu proje aktif haldeyken İvanişvili’nin bu hattı mercek altına
alma girişimi bölgeyle ilgili çevrelerde şaşkınlık yaratmıştır.
Nitekim, bölgesel ölçekte en yüksek öncelikli ilişkilere
sahip olduğu Türkiye ile entegrasyonda önemli aşamalardan birisi olmasının
yanısıra, Ermenistan’ın uzun dönemde Asya-Avrupa ağlarından izolasyonuna da neden
olabilecek bulunması yönüyle Azerbaycan için stratejik bir değer taşıyan
projeye yönelik olarak Gürcü liderin taşıdığı kuşku dikkatlerden kaçmamıştır.
Nitekim kendisini by-pass aeden bu hattın proje aşamasında Ermenistan’ın
eleştirileri çok manidar olmuştur. Gürcü
liderin bu çıkışına da Ermenistan medyasının büyük önem verdiği
anlaşılmaktadır. 17 Ocak 2013’te Ermenistan’a yapacağı ziyaret ile çerçevesinin
çizilebileceği bu yeni denklemde İvanişvili’nin, ek olarak zaten dünya
fiyatlarının çok aşağısında bir bedel ödediği doğal gaz için indirim yapılması
gereğinden bahsetmesi Bakü nezdinde basit bir fiyat kızıştırma olarak
algılanmamış olabilir.
İkili düzlemde hemen hemen ciddi hiç bir sorun yaşanmamış
olan Azerbaycan’la yakın ilişkiler kurma, Gürcistan dış politikasının uzun
zamandır izlediği bir strateji olmasına rağmen, son gelişmeler bu denklemde
çatırdama riskinin olabileceğini hatıra getirmektedir. Gerçekten, Gürcü-Rus
ilişkilerinin, özellikle Saakaşvili dönemiyle birlikte bozulmaya başlamasının,
bölgesel ölçekte şimdiye kadar Gürcistan’a Azerbaycan’la yakın ittifak
kurmaktan başka bir seçenek sunmadığı ifade edilebilir. Diğer yandan
Azerbaycan’la yakınlaşma Gürcistan’ı özellikle Rusya gazına bağımlılıktan
kurtarmıştır. Ek olarak Azerbaycan, artan petrol gelirleri ile hem petrol hem
de petrol dışı sektörde Gürcistan’daki en büyük yabancı yatırımcılardan birisi
haline gelmiştir.
Azerbaycan için de Gürcistan, hem petrol ve doğal gaz
üretiminin dünya pazarlarına ulaştırılmasında en önemli çıkış noktası olma, hem
Rusya’ya bağımlılığının ortadan kalmasından büyük bir aracı rol üstlenme hem de
Türkiye ile daha yakın ekonomik ilişkiler kurma anlamında stratejik bir öneme
sahip olmuştur. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum
(BTE) doğal gaz boru hattı (diğer adıyla Güney hattı) ve KTB demiryolu projesi
gibi Azerbaycan için devasa ekonomik ve politik kazanım içeren projelerin
tamamı, Gürcistan topraklarını katettikten sonra Türkiye aracılığıyla dünyaya
ulaşmaktadır. Moskova’dan bağımsız hareket etme yeteneğinin geliştirilmesi ve
Rusya merkezli tıkanmış sorunlara (Güney Osetya, Abhazya, Dağlık Karabağ gibi)
küçük çaplı cevaplar da içeren bu stratejiler Bakü ve Tiflis’in, yazının
başında vurgulanmış olan kader arkadaşlıklarının da köşe taşlarını
oluşturmuştur.
Bütün bu faktörlere rağmen, İvanişvili’nin ziyaretinde
takınmış olduğu farklı tutum, Bakü nezdinde anlaşılmaz ve şaşkınlık verici
bulunmuştur. Bu bağlamda Azerbaycan kanadında, hayati önemi haiz bölgesel
projelerin İvanişvili önderliğindeki bir Gürcistan ile birlikte sağlıklı
yürüyüp yürümeyeceğine ilişkin kuşkuların doğmasına neden olmuştur. Yeni
dönemde Gürcistan’ın (şimdilik Azeri gazına bağımlılık veri iken) enerji
alanında Rusya ve Azerbaycan arasında bir denge gözetmeye çalışabileceğine dair
kuşkulardır kısaca bunlar. İvanişvili’nin, bölgesel dengeleri yeniden kurmaya
yönelik daha çok işadamı refleksi ile yürütme potansiyeli bulunan
politikalarının arizi mi kalıcı mı olacağı henüz belirsizliğini koruyorken
Rusya’nın Güney Kafkasya’ya, bu sefer başka bir kanaldan enerji(k) dönüşü ortaya
çıkabilir.
Görünen o ki, İvanişvili faktörü, başta Türkiye olmak
üzere, Azerbaycan ve Batı nezdinde öngörülemeyecek sonuçlara gebe olabilir. Bu
eksende Gürcü-Azeri hattının taşları da yeniden örülebilir.
Yorumlar