2009 başlarından itibaren etrafında
hareketlilik oluşmaya başlanan ve Babil Kralı Nabukadnezar’ın Tevrat’ta
geçen isminden ilhamen, ünlü İtalyan
besteci Verdi’nin 4 perdelik operası ile ün kazanan Nabucco adı altında
geliştirilmeye çalışılan büyük Avrupa doğal gaz projesinde son zamanlarda
çatırdama sesleri gelmeye başladı. Nisan 2012 sonlarına doğru Macarların
kararlı lideri Victor Orban’ın bu projeye yönelik olarak kayna konusundaki belirsizlik
iddiaları ile başlayan tartışmalar bitmiş değil.
Kurucu ortak olan Macaristan’ın çekilme
sinyali vermesiyle birlikte Avrupa Birliği temsilcilerinde proje ile ilgili
açıklama yapma zorunluluğu ortaya çıktı. Gerçi hem itiraz hem de savunmaya
yönelik cümleler birbirinden anlam açısından farklı değil. Macarlar gazın
kaynağını belirsiz olarak nitelerken Avrupalı temsilciler şimdilik belirsizlik
olduğuna vurgu yapmakla yetiniyorlar. Sonuç, her iki anlamda da “kaynakta
belirsizlik” konusu üzerinde düğümleniyor. Yine çok yakın bir zamanda Enerji
Bakanı Bekir Yıldız’ın, Nabucco’nun başka bir şekle dönüşebileceğine ilişkin
sözleri dikkat çekti. Resmi olarak güçlü bir açıklama olmamasına rağmen Avrupa
Birliği’nin bu konuya verdiği öncelikte zayıflama olduğu görülmektedir.
Oysa oldukça kapsamlı ve güçlü bir
“konsorsiyum” görüntüsüne haiz proje uzun zamandır tartışılıyordu. Kafkasya ve
Orta Doğu doğal gazının birleşerek Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması
bağlamında proje ortaya çıktı. Yıllık yaklaşık 30 milyar metreküp doğal gazı Avrupa’ya
sevk etme amacı taşıyan projenin startı 2002’de başladı ve iki yıl sonra
Avusturya önderliğinde oluşturulan bir konsorsiyumla ilerleme kaydetmeye
başladı. Özellikle 2009 kışında Ukrayna’dan Avrupa’ya gönderilen Rus doğal
gazında yaşanan sıkıntıların bir sonucu olarak ortaya çıkan Rusya-Avrupa gaz
krizi, henüz ayakları yere sağlam basan bir enerji politikası olmayan Avrupa
ülkelerini harekete geçirmişti. Çünkü Rus doğalgazının %80 gibi büyük bir
bölümü Ukrayna üzerinden Avrupa pazarlarına ulaşıyor. Bu bağlamda Rusya’nın da
alternatif bir güzergâh oluşturmak için elindeki seçeneklerden birisi olarak
bakılıyor projeye. Bu bağlamda Rusya Nabucco’ya temelde karşı bir pozisyon
alamıyor. Hatta BTC ham petrol boru hattı örneğinde olduğu gibi, başlangıçtaki
tutumunda değişim göstermeye başladığı söylenebilir. Daha güvenli görünen bu
hat üzerinden Batı’ya gaz sevkiyatını bile düşünebilir. Bunun için
Türkiye-Rusya arasında ikinci mavi akım
projesinin gündeme gelmesi tesadüf değil.
Projenin kilit ülkesi, 2009 yılının ilk
bir kaç ayında yapılan yoğun tartışmalar ve Başbakan Erdoğan’ın Avrupa’lı
liderlerle (özellikle eski belalısı Sarkozy’yle ve Merkel ile rekabet etme
gereğinin bir sonucu olarak) restleşme
şeklinde yorumlanan açıklamalarından da görülebileceği gibi Türkiye
olarak görünüyor. Mühendislik planlarının büyük ölçüde tamamlandığı ve 8
milyar dolar civarında bir maliyete konu
olabilecek projede yatırımının yarıdan fazlası Türkiye’de gerçekleşecek.
Yaklaşık 3300 km. uzunluğunda tasarlanan hattın yaklaşık 2000 km.si Türkiye
coğrafyasından geçiyor çünkü. Bu bağlamda Türkiye Başbakanı, AB ile müzakere
başlıklarında ortaya çıkan bilindik engellere doğal gaz eksenli Nabucco kartını
kullandı pek çok kez. Türkiye’nin eli şimdiye dek oldukça güçlü idi nitekim ve dışarıdan
bakıldığında görüldüğü gibi bir Türkiye-Rusya rekabeti olasılığı düşük
görünüyordu.
Bu gelişmeler belki de yakın bir
gelecekte Trans-Hazar doğal gaz boru hattı projesinin yeniden gündeme gelmesini
ve Rusya’nın da bu hatta eklemlenmesini gerektirecek. Zira Azeri gazı,
yetkililerden bu konuda gelen açıklamalara rağmen Nabucco projesi için şimdilik yeterli değil. Son bir iki yıl
içerisinde ve düşük düzeyde gaz ihracatı yapmaya başlayan Azerbaycan’ın,
Şahdeniz’deki gaz rezervlerini geliştirmesine bağlı olarak bu projedeki
etkinliği artabilecek. Bu olası gelişmeler paralelinde Azerbaycan’ın, AB için
hem bir gaz tedarikçisi, hem de doğal gaz boru hatları geçiş güzergâhında bir
ülke olması mümkün olabilecek.
Türkiye’nin Nabucco ekseninde
taşıdığı/taşıyacağı rol çok kesin olduğu için AB’nin bu proje ile ilgili somut
adımlar atmasını bekliyor ve kesinleşmiş bir tarih istiyordu. Bu işbirliği ile
birlikte AB’deki Türkiye karşıtlarını ikna
etmek, yıllık 500 milyon dolarlık geçiş geliri elde etmek ve gaz temininde
yaşanacak sorunları ortadan kaldırmak da diğer amaçlarını oluşturuyordu.
Rum Kesimi’nin diğer müzakere başlıkları
ile beraber “enerji faslını” bloke etmesi ihtimali karşısında Erdoğan’ın
Nabucco kartını masaya sürmesi ile, Türkiye’nin son yıllarda çok tartışılan
aktif dış politika araçlarından birisini kullandığı görülmektedir. Nitekim 2008
Türkiye İlerleme Raporu’nda da, Hazar ve Orta Asya doğalgazının Türkiye
aracılığıyla Nabucco hattı çerçevesinde Avrupa’ya taşınmasının AB’nin en yüksek
öncelikli projelerinden birisi olduğu vurgulanmış ve projenin hükümetler arası
bir komitenin çalışmalarıyla mümkün olan en erken bir dönemde boru hattı
faaliyete geçirilerek operasyonel hale getirileceği ifade edilmiştir.
Daha sonraki yıllarda da Türkiye’nin bu
bağlamdaki rolüne vurgu yapan Avrupa Komisyonu 2011 Türkiye İlerleme Raporu’na
göre (21. Fasıl olan Trans Avrupa Ağları kısmında):
Enerji
ağları konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Nabucco projesi için proje
destek anlaşmaları 8 Haziran 2011 tarihinde imzalanmıştır. Nabucco, AB, Türkiye
ve bölgedeki diğer ülkeler arasında daha yakın bir enerji işbirliğinin tesis
edilmesine yönelik önemli bir stratejik adımdır ve AB’nin en önemli enerji
güvenliği önceliklerinden biri olmaya devam etmektedir.
Türkiye-Yunanistan-İtalya doğalgaz boru hattı enterkonnektörünün (ITGI) tam
faaliyete geçirilmesine yönelik hazırlıklar devam etmiştir.
Vurgusunun yapılması da Avrupa’nın bu
konuya öncelik vermeye devam ettiğini göstermektedir. Elbette bu vurgunun
yapılması, proje konusunda büyük ilerlemeler oldupu anlamına gelmemektedir. Tam
tersine, Azeri gazının belirsizliği ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde bir
çeşit gaz diplomasisi oyununun, Türkiye-Ermensitan protokolleri sonrasında daha
aktif bir şekilde oynanageldiği düşünülürse, Avrupa’nın alternatif gaz temini
konusunda kendisi dışında başka faktörlerin etkisinde kalmaya büyük oranda
devam edeceği öngörülebilir.
Yorumlar