Ana içeriğe atla

Nabucco, Nabukadnezar’a mı Kavuşuyor?

 


 12 Mayıs 2012

2009 başlarından itibaren etrafında hareketlilik oluşmaya başlanan ve Babil Kralı Nabukadnezar’ın Tevrat’ta geçen  isminden ilhamen, ünlü İtalyan besteci Verdi’nin 4 perdelik operası ile ün kazanan Nabucco adı altında geliştirilmeye çalışılan büyük Avrupa doğal gaz projesinde son zamanlarda çatırdama sesleri gelmeye başladı. Nisan 2012 sonlarına doğru Macarların kararlı lideri Victor Orban’ın bu projeye yönelik olarak kayna konusundaki belirsizlik iddiaları ile başlayan tartışmalar bitmiş değil.

Kurucu ortak olan Macaristan’ın çekilme sinyali vermesiyle birlikte Avrupa Birliği temsilcilerinde proje ile ilgili açıklama yapma zorunluluğu ortaya çıktı. Gerçi hem itiraz hem de savunmaya yönelik cümleler birbirinden anlam açısından farklı değil. Macarlar gazın kaynağını belirsiz olarak nitelerken Avrupalı temsilciler şimdilik belirsizlik olduğuna vurgu yapmakla yetiniyorlar. Sonuç, her iki anlamda da “kaynakta belirsizlik” konusu üzerinde düğümleniyor. Yine çok yakın bir zamanda Enerji Bakanı Bekir Yıldız’ın, Nabucco’nun başka bir şekle dönüşebileceğine ilişkin sözleri dikkat çekti. Resmi olarak güçlü bir açıklama olmamasına rağmen Avrupa Birliği’nin bu konuya verdiği öncelikte zayıflama olduğu görülmektedir.

Oysa oldukça kapsamlı ve güçlü bir “konsorsiyum” görüntüsüne haiz proje uzun zamandır tartışılıyordu. Kafkasya ve Orta Doğu doğal gazının birleşerek Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması bağlamında proje ortaya çıktı. Yıllık yaklaşık 30 milyar metreküp doğal gazı Avrupa’ya sevk etme amacı taşıyan projenin startı 2002’de başladı ve iki yıl sonra Avusturya önderliğinde oluşturulan bir konsorsiyumla ilerleme kaydetmeye başladı. Özellikle 2009 kışında Ukrayna’dan Avrupa’ya gönderilen Rus doğal gazında yaşanan sıkıntıların bir sonucu olarak ortaya çıkan Rusya-Avrupa gaz krizi, henüz ayakları yere sağlam basan bir enerji politikası olmayan Avrupa ülkelerini harekete geçirmişti. Çünkü Rus doğalgazının %80 gibi büyük bir bölümü Ukrayna üzerinden Avrupa pazarlarına ulaşıyor. Bu bağlamda Rusya’nın da alternatif bir güzergâh oluşturmak için elindeki seçeneklerden birisi olarak bakılıyor projeye. Bu bağlamda Rusya Nabucco’ya temelde karşı bir pozisyon alamıyor. Hatta BTC ham petrol boru hattı örneğinde olduğu gibi, başlangıçtaki tutumunda değişim göstermeye başladığı söylenebilir. Daha güvenli görünen bu hat üzerinden Batı’ya gaz sevkiyatını bile düşünebilir. Bunun için Türkiye-Rusya arasında ikinci  mavi akım projesinin gündeme gelmesi tesadüf değil.

Projenin kilit ülkesi, 2009 yılının ilk bir kaç ayında yapılan yoğun tartışmalar ve Başbakan Erdoğan’ın Avrupa’lı liderlerle (özellikle eski belalısı Sarkozy’yle ve Merkel ile rekabet etme gereğinin bir sonucu olarak) restleşme  şeklinde yorumlanan açıklamalarından da görülebileceği gibi Türkiye olarak görünüyor. Mühendislik planlarının büyük ölçüde tamamlandığı ve 8 milyar  dolar civarında bir maliyete konu olabilecek projede yatırımının yarıdan fazlası Türkiye’de gerçekleşecek. Yaklaşık 3300 km. uzunluğunda tasarlanan hattın yaklaşık 2000 km.si Türkiye coğrafyasından geçiyor çünkü. Bu bağlamda Türkiye Başbakanı, AB ile müzakere başlıklarında ortaya çıkan bilindik engellere doğal gaz eksenli Nabucco kartını kullandı pek çok kez. Türkiye’nin eli şimdiye dek oldukça güçlü idi nitekim ve dışarıdan bakıldığında görüldüğü gibi bir Türkiye-Rusya rekabeti olasılığı düşük görünüyordu.

Bu gelişmeler belki de yakın bir gelecekte Trans-Hazar doğal gaz boru hattı projesinin yeniden gündeme gelmesini ve Rusya’nın da bu hatta eklemlenmesini gerektirecek. Zira Azeri gazı, yetkililerden bu konuda gelen açıklamalara rağmen Nabucco projesi için  şimdilik yeterli değil. Son bir iki yıl içerisinde ve düşük düzeyde gaz ihracatı yapmaya başlayan Azerbaycan’ın, Şahdeniz’deki gaz rezervlerini geliştirmesine bağlı olarak bu projedeki etkinliği artabilecek. Bu olası gelişmeler paralelinde Azerbaycan’ın, AB için hem bir gaz tedarikçisi, hem de doğal gaz boru hatları geçiş güzergâhında bir ülke olması mümkün olabilecek.

 Türkiye’nin Nabucco ekseninde taşıdığı/taşıyacağı rol çok kesin olduğu için AB’nin bu proje ile ilgili somut adımlar atmasını bekliyor ve kesinleşmiş bir tarih istiyordu. Bu işbirliği ile birlikte AB’deki Türkiye  karşıtlarını ikna etmek, yıllık 500 milyon dolarlık geçiş geliri elde etmek ve gaz temininde yaşanacak sorunları ortadan kaldırmak da diğer amaçlarını oluşturuyordu.

Rum Kesimi’nin diğer müzakere başlıkları ile beraber “enerji faslını” bloke etmesi ihtimali karşısında Erdoğan’ın Nabucco kartını masaya sürmesi ile, Türkiye’nin son yıllarda çok tartışılan aktif dış politika araçlarından birisini kullandığı görülmektedir. Nitekim 2008 Türkiye İlerleme Raporu’nda da, Hazar ve Orta Asya doğalgazının Türkiye aracılığıyla Nabucco hattı çerçevesinde Avrupa’ya taşınmasının AB’nin en yüksek öncelikli projelerinden birisi olduğu vurgulanmış ve projenin hükümetler arası bir komitenin çalışmalarıyla mümkün olan en erken bir dönemde boru hattı faaliyete geçirilerek operasyonel hale getirileceği ifade edilmiştir.

Daha sonraki yıllarda da Türkiye’nin bu bağlamdaki rolüne vurgu yapan Avrupa Komisyonu 2011 Türkiye İlerleme Raporu’na göre (21. Fasıl olan Trans Avrupa Ağları kısmında):

Enerji ağları konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Nabucco projesi için proje destek anlaşmaları 8 Haziran 2011 tarihinde imzalanmıştır. Nabucco, AB, Türkiye ve bölgedeki diğer ülkeler arasında daha yakın bir enerji işbirliğinin tesis edilmesine yönelik önemli bir stratejik adımdır ve AB’nin en önemli enerji güvenliği önceliklerinden biri olmaya devam etmektedir. Türkiye-Yunanistan-İtalya doğalgaz boru hattı enterkonnektörünün (ITGI) tam faaliyete geçirilmesine yönelik hazırlıklar devam etmiştir.

Vurgusunun yapılması da Avrupa’nın bu konuya öncelik vermeye devam ettiğini göstermektedir. Elbette bu vurgunun yapılması, proje konusunda büyük ilerlemeler oldupu anlamına gelmemektedir. Tam tersine, Azeri gazının belirsizliği ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde bir çeşit gaz diplomasisi oyununun, Türkiye-Ermensitan protokolleri sonrasında daha aktif bir şekilde oynanageldiği düşünülürse, Avrupa’nın alternatif gaz temini konusunda kendisi dışında başka faktörlerin etkisinde kalmaya büyük oranda devam edeceği öngörülebilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

yaşar nezihe bükülmez, hayatı-şiirleri

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi...

cumhuriyet meselesi

Tepeden aşağıya doğru devlete ve topluma yeni bir biçim verme projesi olarak hayata geçmiş olan cumhuriyet fikri, aradan geçen 101 yıla rağmen toplumun bir çok dindar-muhafazakar damarında halen oldukça düşük bir nabızda atmaya devam ediyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, nizam-ı kadim adı verilen, en az bin yıldır tahkim etmiş ve son bir kaç asırdır üzerinde çivi bile oynatılmasına bilinçli biçimde karşı çıkmış bir zihniyetin her halükarda ve ısrarla galip geldiğini düşünüyor olagelmesi sayılabilir. Zira, kılcallarda büyük bir titizlikle, olanca temkinlilik haliyle ve idris küçükömer usta’nın deyimiyle doğucu-abdülhamitçi rotada ilerlemeye devam eden bu paradoksal hal, okumuş bazı kesimlerin zihinlerini de esaret altına almaya devam ediyor. Oysa “Alternatifiniz neydi beyler” diye yöneltilecek bir sorunun muhtemelen berrak bir cevabı yok. Hilafet, şeriat, saltanat ya da bunların herhangi bir kombinasyonunu savunmak için hem hikayenin başında hem de günümüzde elimizde yeterli kanıt...

Konya'da Kürt Var mı?

imam hatip ortaokulda iken sınıfımıza aksanı bizden farklı iki çocuk geldi, biri kulu'dan diğeri cihanbeyli'den gelen kürt arkadaşlarımızdı bunlar. cihanbeyli'li olan ağabeyli köyünden diğer arkadaşımız kulu akyaka'dandı. aklımda nasıl kalmışsa köylerine kadar hatırlıyorum. cihanbeylili olan, ibrahim akyel adında karizmatik matematik öğretmenimizin hemşehrisi idi aynı zamanda. "kimse bize dokunmaz" diye düşünmüş olmalıyım ki cihanbeylili arkadaş, matematik sınavında yazılı kağıdımı göstermemi istedi sınav esnasında. ben de arka sıradan çok fazla çekiştirince "hır gür çıkmasın" diye sınav esnasında kağıdımı gösterdim. ertesi gün ibrahim hoca geldi ve farklı iki öğrenciden kağıtlarımızı karşılaştırmalarını istedi. sanırım bu öğrencilerden birisi de, sınıfın parlak öğrencilerinden ve hali hazırda selçuklu belediye başkanı olan, halen irtibat halinde olduğumuz ahmet pekyatırmacı dostumuz idi. konumuza dönersek; bizim adil sağ olsun bende noktasına kadar ...