Uluslararası ekonomi-politik konularında tahminler yapmak genellikle kolay olmamakla birlikte Kafkasya ve Orta Asya için 2013 senaryosu kurma adına bazı tahminler yapmakta bir sakınca olmaz sanırım. Anlık krizlerin gerçekleşme olasılığı olmakla birlikte bölge için bu yıl içerisinde radikal bir değişim öngörmek şimdilik güç görünüyor. Yine de böyle bir değerlendirmenin bölge için anlık fotoğraf karesi almaya imkan vermesi bile önemli olabilir. Önce Kafkasya’dan başlayalım:
Kafkasya: Dondurulmuş Sorunlarla Devam
Kafkasya’da en fazla hareket
potansiyelini, Ekim 2012’deki parlamento seçimlerini beklenmedik bir şekilde
kazanan İvanişvili ve mevcut başkan Şaakaşvili arasında yaşanacağı düşünülen rekabet
ekseninde Gürcistan barındırmaktadır. Yeni Başbakan’ın Gürcistan Rüyası
koalisyonu, Şaakaşvili döneminin önemli yetkililerine yönelik tutuklamalar
başlatmış ve ikili arasında, Türkiye’de 2002-2007 arasında yaşanan Necdet Sezer
ve Tayyip Erdoğan rekabetinin farklı bir versiyonunun yaşanacağını hatırlatan
gelişmeler olmaktadır. Başkan Şaakaşvili, İvanişvili hükümetini, politik bir
krizi tetikleyecek şekilde görevden almaya çalışabilir ama bu Gürcistan’ın ekonomik
ve politik reformları askıya alması ve Avrupa ile entegrasyonun iyice
uzamasından başka bir şey ifade etmeyecektir.
Ermenistan, çok fazla heyecan
ve ilgi uyandırmayan bir görüntüye sahip olacak şekilde Şubat ayında başkanlık
seçimi ile karşı kaşıya geliyor. Başkan Sarkisyan’ın iktidar partisi Cumhuriyetçi
Parti, rakiplerinin politik ikna ediciliğinin zayıf olması nedeniyle, bu
seçimlerden büyük ölçüde galip olarak çıkacağa benziyor. Bu tablo ile
Türkiye’nin Ak Parti’si ve muhalefetteki “Acz Partisi” Koalisyonu (CHP, MHP ve
BDP) arasında benzerlik kurmak da mümkün olabilir.
Hali hazırda, en güçlü muhalefet
alternatifi olan eski başkan “Ter-Petrosyan”ın seçimlere, ilerleyen yaşını
gerekçe göstererek katılmayacağını belirtmesi Sarkisyan’ı rahatlatmış
görünüyor. Gürcistan’daki İvanişvili benzeri bir profile sahip olan ve önemli
bir işadamı olan Gagik Sarukyan’ın Müreffeh Ermenistan Partisi de yola devam etmeyeceğini açıklaması ile tablo
netleşmiş bulunmaktadır. Bu partinin potansiyel olarak mevcut siyasal dengeleri
değiştirebilecek en güçlü alternatifi barındırdığı düşünülürse Sarkisyan’ın
seçim zaferi için ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Bu yıl Karabağ’ı çevreleyen
kontrol bölgelerinde bazı kanlı çatışmalara şahit olunsa da barışa son verecek
bir gelişme yaşanmamıştır. Putin’in yeniden devlet başkanı olarak geri dönmesi
ile Karabağ etrafında barış görüşmelerinin devam edebileceği düşünülse de
Rusya’nın Ermenistan’ı taviz vermeye zorlayacağı düşünülmemelidir. Bunun
Ermenistan için anlamı, diyaspora ve Rusya’nın kontrolünde bir ekonominin
varlığını devam ettireceği, Azerbaycan ve Türkiye sınırlarının kapalı kalmaya
devam edeceği ve izolasyonun süreceğidir.
Diğer yandan 2013 yılında
Azerbaycan’dan Avrupa’ya Güney Gaz Geçişi konusunda daha fazla ilerleme olacağı
belirtilebilir. Hazar Denizi’ndeki Şah Deniz gazının Trans-Adriyatik yolla
Yunanistan ve Arnavutluk üzerinden İtalya’ya ve Nabucco ile Orta Avrupa
üzerinden Avusturya’ya ulaştırılması konusunda çalışmalar devam edecektir.
Azerbaycan, Nabucco üzerinde daha fazla irade beyanında bulunsa da,
Trans-Anadolu (TANAP) doğal gaz boru hattı projesinin (Güney gaz koridorunun
ilk bölümü) hazırlıkları da devam edecektir.* Ermenistan Şubat 2013’te
başkanlık seçimi yaşayacak olsa da bunun Azerbaycan için bir anlamı
olmayacaktır. Zira Karabağ konusunda herhangi somut bir ilerleme olmayacağı
hemen hemen kabullenilmiş gibidir.
Hazar’ın statüsü
tartışmalarının bir sonucu olarak Türkmenistan ve Azerbaycan arasında Hazar’ın
ortasındaki Serdar-Kapaz doğal gaz rezervleri bağlamında ve Azerbaycan İran
arasında Serdar Jengel petrol rezervleri etrafında mülkiyet tartışmaları devam
edecektir. Bu tartışmalı bölgelerin büyük bir bölgesel çatışmaya neden olabilme
ihtimali çok zayıf olmasına rağmen (zira tartışmanın olduğu üç ülke de, mevzu bahis
olan kaynaklara bolca sahiptir) tablonun resmedilmesi açısından bu konu önemli
olabilir.
Orta Asya: Güçlü Tiranlıklar-Zayıf Demokrasiler Arasında
İstikrar Arayışı
Orta Asya Bölgesinde’de 2013
için ciddi bir değişim rüzgarının eseceği beklenmiyor. Bölge ülkeleri ekonomik
ve politik tercihlerinde artan bir şekilde ayrışma yaşamaktadır. Bunlardan Tacikistan
ve Kırgızistan, yolsuzluk ve ekonomik-sosyal altyapının çökmesi ekseninde ciddi
bir aşınma sürecinden geçmektedir. Bu nedenle politik tercihler ve enerji
konularında tek realist seçenek olarak daha çok Rusya’ya bağımlı olmayı tercih
etmiş görünmektedirler. Güvenlik sorunları ekseninde de Afganistan kaynaklı
tehditleri engelleyebilecek yegane güç olarak Moskova’ya yönelmiş durumdalar.
Türkmenistan, Kazakistan ve
Özbekistan ise, her biri farklı derecelerde olmak üzere, kendi çizgilerini
oluşturmaya çalışmaktadır. Türkmenistan, bu ülke içinde tiranlığın daha uzun
zaman devam etmesini sağlayacak en önemli araç olan büyük doğal gaz
rezervlerine güvenmeye devam etmekte ve Çin’e doğru kurmaya çalıştığı yeni
bağlantılarla gaz ihracatında Rusya’ya olan bağımlılığını dengelemeye
çalışıyor.
Diğer bir diktatörün sıkı
kontrolünde olan Özbekistan, ABD ve Rusya çizgisinde inişli çıkışlı izlediği
seyir sonrasında eski izolasyon yıllarına yeniden yönelmeyi tercih etmektedir.
Nihayet Kazakistan, petrol gelirleri ve Rusya’nın nüfuzunu kabul etme ile Pekin
ve Washington’la ilişkilerini geliştirerek sürdürme arasında bir denge
politikası izlemeye devam etmektedir. “Kerimov’un hayata veda etmesi” gibi bir
gelişme olmadığı taktirde 2013 yılı için benzer eğilimlerin Orta Asya için
devam edeceği söylenebilir.
Bölgenin bu yıl içerisindeki
serencamı ve politik&ekonomik serüveni önemli ölçüde Çin’in bölgesel
politikalarına bağlı olacaktır. Çin’in bölgedeki potansiyel nüfuzu son
zamanların en önemli tartışma konularından birisi haline gelmektedir; zira
şimdiye değin Pekin Orta Asya için kritik bir dış faktör olamamıştır. Özellikle
bölgeye ekonomik olarak nüfuz etmesi ile ihraç pazarı olarak Rusya’nın en güçlü
alternatifi haline gelebilir. Bu nüfuz, şimdiden Türkmenistan’ın dış ekonomik
politikalarında belirleyici olmaya başlamış olup kademeli olarak diğer bölge
ülkeleri için de cari hale gelecek görünmektedir. Global ekonomik krizin,
sürprizler yaparak Çin dışında her bölgeyi zaman zaman ziyaret ettiği dikkate
alınırsa Çin’in Orta Asya’daki ekonomik etkinliğinin gelişmeye devam edeceği
öngörülebilir.
Sonuç olarak, ani ve beklenmedik olayların olmayacağı varsayımı altında, bu yıl için Kafkasya ve Orta Asya bölgesinde çok radikal değişimler beklenmemelidir. Bunun yerine, Türk dış politikası, Afganistan’ın istikrarı, Rusya’nın dinamik dönüşü ve Çin’in artan ekonomik nüfuzu gibi bölge dışı faktörlerin, bölgesel dinamikler için daha fazla belirleyici olabileceği ifade edilebilir.
Yorumlar