Ana içeriğe atla

Kafkasya’nın Güncel Sorunları Yeniden...

 

2 Aralık 2012 

1 Aralık TUİÇ’in (Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Derneği) daveti ile iki gündür Giresun ve Trabzon’da Kafkasya’nın güncel sorunlarını, çoğunluğunu uluslararası ilişkiler öğrencilerinin oluşturduğu dikkatli ve ilgili bir dinleyici gurubu ile tartıştık. Bütün gündemin, Suriye, Filistin, Mısır başta olmak üzere Orta Doğu üzerinde yoğunlaştığı bir ortamda gündemin dışında kalmak çok mümkün olmasa da Kafkasya, kadim geçmişi, dramatik tarihi serüveni ve her an sürprizlerin yaşanma ihtimalinin bulunduğu bir bölge olarak kendi ağırlığını fazlasıyla hissettirdi.

Karadeniz’in Kafkasya’ya coğrafi yakınlığının, bu bölgedeki mezkur iki üniversite öğrencileri başta olmak üzere bölgenin ilgi alanında bulunması için yeterli bir sebep olduğu söylenebilir. Ayrıca, Kafkasya, zaten ne zaman tamamen gündem dışı kalabilmişti ki? Bölgesel sorunlar, diller ve milletler açısından mevcut olan fazlasıyla cömert yapı bu aktüelliğin belirleyicilerindendir. Hatem Cabbarlı, Yalçın Sarıkaya, Arslan Yavuz Şir, Hasan Selim Özertem, Hasan Oktay ve Celalettin Yavuz ile birlikte öğrencileri Kafkasya sorunları ve bölgesi ile tanıştırmak ve dikkatlerini bu alan yönlendirmek amacıyla yapılan oturumlarda bu minvalde temel güncel konuları şunlar oluşturdu:

1.    - Ekim 2012 başında yapılan ve 2003’te başlayan Gül Devrimi’ni sona erdirdiği üzerinde yorumlara konu olan Gürcistan seçimleri, Azerbaycan-Türkiye İlişkilerinin yaşadığı son gelişmeler, Karabağ ve protokollerin sonuçları bağlamında kenetlenmeye devam eden Türkiye-Ermenistan ilişkileri,

3.       - Enerjide bölgesel işbirliğinin Türkiye’nin enerji politikaları açısından geçirdiği evrim ve

4.   - Son zamanlarda siyasi yeni badireleri yaşama riski ile karşı karşıya olan Kuzey Kafkasya üzerine değerlendirmeler.

Gürcistan: Gül Devrimi’nin Sonu mu?

Ekim başındaki Gürcü seçimlerini “Gürcistan Hayali” partisinin Bidzina İvanişvili adını taşıyan, aynı zamanda zengin bir işadamı olan yeni bir lider önderliğinde kazanmasının Mikhail Saakaşvili ile 2003’te başlayan Gül Devrimi’nin sonuna doğru mu gelindiğine yönelik soru işaretlerine neden olacağı, şimdilik bu ülke ile ilgili değerlendirmelerin ana gündem maddesini oluşturuyor. Gerçekten, özellikle Ağustos 2008 olaylarından sonra Rusya ile köprüleri iyice atan Saakaşvili yönetiminin, onca Batı-ABD desteğine rağmen yenilgi yaşamasının nedenleri iyice incelenmelidir. Bu süreçte Türkiye’nin kaybeden taraftan yana olan gurubun içinde bulunmasının sonuçlarının görülmesi için henüz erken olmasına rağmen bu sonucu ortaya çıkarak faktörlerin daha önemli olduğu söylenebilir. Bu eksende, bu sürpriz karşısında yeni ve güçlü pozisyonlar alınması mümkün olabilir.

Rusya ile atılan köprüler ve girilen ekonomik-politik darboğazın, en önemli belirleyicilerden birisi olduğu hemen hemen tartışmasız. Seçimin ardından, önceki dönemlerde yıldönümünün coşkulu bir şekilde ve “bağımsızlık günü” edasıyla kutlandığı Gül Devrimi’nin ilk kez kutlanmamasından da yeni dönemin bir işareti olabileceği yorumu çıkarılabilir. Mevcut durum açısından, gerek mal ve sermaye akımları, gerekse boru hatlarının topraklarından geçmiş olması ve Kars-Tiflis-Bakü demiryolu hattı gibi projelerin güzergahında bulunması gibi pek çok nedenden dolayı Türkiye ve Azerbaycan’la ekonomik düzlemde yakın ilişkilere sahip olan Gürcistan’ın bundan sonra hangi eksende hareket edeceği Türk ve Azeri çevrelerini yakından ilgilendirmekte. Bu ilişkilerin kısa sürede ortadan kalkabileceğinin çok uzak bir olasılık olduğu gerçeği altında, yeni Gürcistan bölgesel denklemi (ki zincirin koptuğu en önemli halka olan Rusya’yı işaret etmektedir bu) yeniden kurgulamak isteyecektir. Bölgesel güçler olan Rusya-İran ve Türkiye arasında, tıpkı Azerbaycan’ın sıkıntılı dönemlerinde sıkça başvurduğu bir politika olan duruma benzer şekilde, dengenin gözetilecek olması  bu kurgunun önemli bir parçası olacaktır. Kuzey’deki eski ortak olan Rusya yeniden ticari, ekonomik, dış ticaret bağlantılarla politik müzakereleri de hızlandıracak şekilde denklemde yerini alacaktır.

Yakın zamanda, uzun süredir Gürcü şaraplarına masalarında ambargo nedeniyle yer veremeyen Rus müşterilerin artık muratlarına erebileceği ve özellikle tarımsal ihracat kanallarının açılmasının Gürcistan’daki üreticilerin nefes alıp vermeye başlamasına neden olacağı öngörülebilir. Trans-Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) gibi, Türkiye ve Azerbaycan’ın yeni ve önemli projesinin Gürcü coğrafyasından geçerek Türkiye üzerinden Avrupa’ya kadar ulaştırılacak olmasının, diğer bölgesel projelerle birlikte üçlü bir bölgesel alanın varlığını sürdürmesi üzerindeki muhtemel pozitif etkileri devam edecektir. Bununla birlikte bu ülkenin Türkiye-Rusya ilişkilerinin test alanlarından birisi işlevi görmesi de gelişmelere bağlı olarak muhtemel görünmektedir.

Karabağ’ın Dondurulmuş Statüsü: Bakü’nün Kabusu ve Ankara’nın Uykularını Kaçıran Unsur

2009 yılının güz mevsiminin başında, henüz yapraklar tam dökülmeden Türkiye ve Azerbaycan arasından ilişkilerin normalleştirilmesi ve sınır kapıları ile diplomatik bağların yeniden açılması için yapılan protokoller, dostuna kendini anlatma becerisi gösteremeyen ve dost olmayanlara ciddi bir malzeme vererek negatif sonuçlarına katlanmak zorunda kalacağı bir tablo oluşturdu Türkiye İçin. Ardından Azerbaycan’ın doğalgaz kartını “gardaş” ülke Türkiye’ye sattığı gazın metreküp fiyatını yarıdan fazla artırarak öne sürmesi, Ermenistan’ın protokollerdeki ciddiyetsizliğinden de aldığı cesaretle ve Türkiye kamuoyunda iyice tartışılmadan alınmış bir karar olduğunu anlayarak Türkiye Başbakanının soluğu Bakü’de almasına neden oldu.

İkili ilişkilerde o ana dek yaşanan en önemli kırılma noktalarından birisini oluşturmuştu protokoller ve tamiri kolay olmayacak şekilde işleri rayından çıkarabilirdi ama olmadı. Sonraki dönemde temkinli bir bekleyişten sonra yeniden Türkiye’ye yönelik ekonomik ve politik yakınlaşma rüzgarları esmeye başladı Bakü düzleminde. Petkim, Rafineri inşa projesini haziran 2012’de TANAP takip edince rahatlama emareleri de gelmeye başladı karşılıklı olarak. Karabağ çözüm belki başka uzak bir baharın gelmesini bekleyecek ama en azından şimdilik Türkiye’nin Kafkasya’daki en önemli müttefiki ile arasından çekilmeyi başarmış görünüyor.

Bölgeyi Bağlayan Hatlar: Enerji(k) Faktör

Kafkasya açısından ve Türkiye-Kafkasya düzlemini şekillendirme noktasında, Sovyet sonrası dönemin güvenlik ve bölgesel çatışmalardan sonra gelen en önemli belirleyicisi olan enerji faktörü, üç ülkeden oluşan ekseni (Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan)  hem karşılıklı bağımlılık ilişkisi içerisinde tutmaya devam ediyor, hem de yeni bağımlılık alanları açma potansiyelini içerisinde barındırıyor.

Bu konuda ilginç olan, bir zamanlar “finansal kaynak sorunu nedeniyle elverişli görülmediği için uzun süre ertelenen” Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattının inşası tartışmalarının yapıldığı dönemi “çatlatırcasına” finasman konusunda yaşanan rahatlık olmuştur. Örneğin TANAP projesinin finansmanının yarıdan fazlasını bizzat Azerbaycan karşılayabileceğini deklare etmektedir ki bu rakam  BTC’nin toplam maliyetinin üzerindedir. Bu projenin geçen hafta Azerbaycan Milli Meclisi tarafından kabul edilmesi ile birlikte iki taraflı ilişkilerin enerji(k) yönünün önemi bir kez daha anlaşılmıştır.

Kuzey Kafkasya: Yeni İmtihanların Pençesinde

Son dönemde bu bölgenin federal bir yapıya dönüştürülmesi ve Putin’in atadığı özel temsilci marifetiyle ekonomik refah düzeyi yükseltilerek ayrılıkçı eğilimleri minimize etme politikası izlenmeye başlamasının Kuzey’deki tansiyonun düşmesinde etkili olamadığı anlaşılmaktadır.

Yakın zamanda yine, orta vadede Kuzey Kafkasya’nın kalkınması programı üzerinde Moskova nezdinde müzakereler yapılmakta ama tansiyon, Kafkasya Emirliği’nin ilanı, Körfez’deki Arap ülkelerince finanse edilen ve geleneksel dini algılamaları kökünden değiştirecek radikal öneriler içeren akımların güçlenmeye başlaması ile yeniden artırılmaya çalışılmaktadır. Bruno De Cordier’in, Dağıstan ve Çeçenistan’ı içine alan ve bu bölgedeki farklı etnik kimlikleri birararada tutan tarihsel gücün İslam olduğu yönündeki 1990’lardaki çalışmasında ulaştığı sonuçlar, adeta şimdi aynı faktör tersine işletilerek bu sefer istikrarsızlık oluşturulmak istenmektedir.

Kuzey Kafkasya’nın, Soçi’de 2014’te yapılacak kış olimpiyatları öncesinde vitrin düzeltme malzemesi olarak da Moskova tarafından değerlendirildiği ifade edilebilir. Rusların güneye inmesini 50 yıl geciktiren Dağlı Ruhun yeniden dirilmesi için daha çok zamana ihtiyaç olabilir ama, yeni bir fitne ateşinin alevlenmeden söndürülmesine olan ihtiyaç acil görünmektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşar Nezihe Bükülmez (Hayatı ve Şiirleri)

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi

Dünyanın Tüm Bayramları Geri Dönülmezdir!

Dünyanın Tüm Sabahları adlı ünlü film, sinema, müzik, estetik ve aşkı buluşturur. 17. yy sonlarında Fransa’da, sarayda başlayan filmde saray müzisyeni, büyük bir salonda kederli bir halde öğrencilerine ders verirken mutsuz bir ruh hali ile konuşuyor. Çok saygı duyduğu ustasından söz etmeye başlıyor. Büyük bir viyola sanatçısı olan ustası, karısının ölümünden sonra çiftliğindeki kulübede inzivaya çekilmiş halde iki kızıyla yaşamıştır. Bazen karısını yanında hayal eden, ona aşkını koruyan ustası, saraydan aldığı teklifi düşünmeden ilkeleri uğruna geri çevirir. Bu ilkeler, saray müzisyenliği yapmamak, müziği sarayın emrine sokmamak, müzikte şan-şöhret aramamak gibidir. Bir gün genç bir müzisyen gelir yanına ve onu eğitmeyi belli şartlarla kabul eder ama genç, ustasının ilkelerini çiğner ve saraya müzisyen olur. Film, günümüz insanına ve ahlaki tercihlerine atıfta bulunuyor, yaşama nasıl bir anlam vereceğimizle ilgileniyor. Ne için yaşadığımız veya çalıştığımızı, sanatı neden ve kim için y

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odaklandığı a