Ana içeriğe atla

Doğu'nun Değişim İhtiyacı

 


12 Eylül 2005

Nuh Tufanı’nın bile bu bölgeyle ilişkilendirildiği iddiaları da göz önüne alınacak olursa, Anadolu’daki en eski uygarlık merkezlerinin Doğu Anadolu’da kurulduğuna dair pek çok kesin kanıt var. Buna rağmen, cari durumdaki talihsiz talihini yenmek için bölgenin yapacağı pek çok şey de bulunmakta. Öncelikle, daha önce Batı’da ve Orta Anadolu’da gerçekleşmiş olan girişimcilikteki zihniyet devriminin buraya da ulaşması gerekiyor. Hayvancılık gibi geleneksel üretim kollarının yanında, özellikle başta ticaret olmak üzere hizmetler sektöründe büyük atılımlar yapılması, bunun için bir başlangıç olabilir.

 

Muhteşem Çevre ve Tarih

Önünüzde İsviçre göllerinden farksız bir şekilde uzayıp giden, mükemmel bir görünüme ve dünyanın en temiz içme suyu kaynaklarına sahip göllerinden biri olarak Çıldır Gölü bu konudaki örneklerden birisidir. Bu potansiyele rağmen, sahil karayolunun kilometrelerce uzandığı göl kıyısında birkaç küçük balıkçı restoranından başka bir şey görmek adeta imkansızdır. İsa’dan Önce altı binli yıllarda yaşamış Urartu’lardan kalma ve daha sonra pek çok uygarlığın uğradığı Ani Kenti (Ani Harabeleri) ise, buraya en yakın yüksek öğretim kurumu olan Kafkas Üniversitesi’ne açılabilecek bir Arkeoloji bölümü için tek başına belki de yüz yıl malzeme sağlayabilecek zenginlikte bir tarih klasiğidir. Bu eski kent, onca zenginliğine rağmen, yaz aylarında üç-beş turist kafilesinden başka kimsenin uğramadığı tam bir harabe görüntüsü vermekte. Kubbesi uçmuş ya da yarısı ayakta duran muhteşem kiliseler bakım, onarım ve ilgi beklemekte… Kentin yakınında bulunan bir köyün, binlerce yıllık taşları ev ve ahırlarının yapımında malzeme olarak kullandıkları düşünülürse, durumun dramatikliği daha iyi anlaşılabilir.

Kars’ın Kağızman ilçesine yolunuz düşerse, yazının bulunmasından çok önce, belki de ilk insanların kayalara çizmiş oldukları şekillerin yer aldığı bölgeye giden beş kilometrelik yolu cesaret edip kat etmek için ise mutlaka bir cipe sahip olmanız gerekecektir. Hatta Çıldır’a iki kilometre uzaklıktaki, yine eski bir Urartu eseri olan Şeytan Kalesi’ne çıkabilmek için cip sahibi olmak da yeterli gelmez; çünkü ancak yürüyüp tırmanarak buraya ulaşabilirsiniz. Ama onca zahmete katlanıp tırmandığınız kale, size tarihten ve bu günden (!) çok şeyler fısıldayacaktır.

Buna benzer örnekleri, yüzlerce eserin bulunduğu kocaman bir listeye dönüştürmek herhalde zor olmaz. Şimdilik genelde define avcısı maceracıların dikkatini çeken bu eserler, zihinsel ve fiziksel olarak ayakta bir Kültür Bakanlığı’nın yüksek ilgilerini beklemekte. Bu satırların yazarının da görev yaptığı yeni İİBF binaları (Kars kalesi arkasındaki yüz yıldan fazladır dimdik ayakta olan Çarlık Rusyası’ndan kalma eserler) da, bir dönem askeriye kışlaları olarak kullanılıp titizlikle korunduğu halde aslından çok şeyleri yitirmiş bulunuyor. Konuyla ilgili olarak, İİBF Dekanlığı’nın özel çabalarıyla başta Aydın Doğan Vakfı olmak üzere, sivil toplum vakıflarına gönderilen yazılar şimdilik cevap beklemekte… Çok acil ihtiyaçlardan biri olan öğrenci yurduna dönüştürülmesi için, iskeleti sapasağlam binaların sadece restorasyonu gerekiyor.

 

Ekonomik Panorama

Tarihle yüzleşmek dışında, mevcut ekonomik görünümü değiştirmek için de yapılacak şeyler bulunmakta. Öncelikle, temel geçim kaynağı olarak görülen hayvancılık mantalitesinin dışına çıkmak gerekiyor. Yüzlerce yıllık geleneksel bir geçim kaynağı olarak, bu konuda da profesyonel bir anlayışın var olduğu söylenmez. Özellikle etin işlenmesi ve farklı ürünlerin pazara sunulması için tam bir eğitim şart. Az gelişmiş ticaret geleneği, müşteriler için tedirginlik kaynağı oluşturmaktan başka bir işe yaramıyor çünkü. Buraya ilk geldiğimde kalabalık bir müşteri gurubu ile birlikte girdiğimiz bir kaşar satıcısının koltuğundan bile kalkmaya tenezzül etmediğini görünce durumu çok yadırgamıştım. Bu anlamda, tüccarların eğitilmesinin ve özellikle genç girişimcilerin desteklenmesinin büyük önem taşıdığı muhakkak. Bunun için, Türkiye Yardım Sevenler Derneği İstanbul Merkezi'nin, AB fonları ile Çıldır’da, Kadın ve Genç Girişimcilerin Desteklenmesi projesi çerçevesinde yürüttüğü proje ve Kars Belediyesinin yapmış olduğu benzeri programlar bu konuda gelecek için umut vermekte. Çünkü bu tür projelerin, sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde kent merkezlerinde yaygınlaştırılması büyük bir ihtiyaç olarak görünüyor. Bu konunun önemi, değişimin öncelikle zihniyette başlaması gerektiği noktasından kaynaklanıyor. Ticaret ve girişimcilik kültürü, müşteri hoşnutluğu, hizmet kalitesinin uzun dönemdeki önemi gibi konularda ciddi boşluklar bulunuyor çünkü.

Devletin, kaynakları itibarıyla artık tükendiğini varsayarak, özel girişimler öncülüğünde bölgeye yapılacak yatırımların, hem yüksek karlılık oranları taşıyacağı hem de yerli girişimciler için dışsal ekonomik yararlar taşıyacağı için desteklenmesi bu bağlamda oldukça yaşamsal bir önem sahiptir. Ulaşım ve diğer alt yapı ile ilgili sorunların büyük oranda çözümlendiği bölgede, diğer bölgelere oranla daha uzun geçen kış şartları dışında önemli bir dezavantaj bulunmamakta. Küçük ve büyük baş hayvancılığın dışında, özellikle Kars ve Ardahan çevresinde kent merkezlerinde bile önemli bir üretim potansiyeli bulunan kaz yetiştiriciliği bu karlı yatırım alanlarından birisidir.

Geleneksel üretim kollarına ek olarak, başta ticaret ve hizmet dallarında önemli bir boşluk bulunmakta. Sarıkamış’ta kış sporları için büyük olanaklar sunan muhteşem çevrede, bazı büyük holdinglerin yaptıkları girişimler dışında büyük tesisler bulunmamakta ve bölge ikinci ya da üçüncü Uludağ olmayı beklemektedir. Ankara ve İstanbul’dan, her gün ve uygun şartlarla tarifeli uçuşların bulunması, alt yapı ile ilgili sorunların büyük oranda çözümlendiğini gösteren kanıtlardandır. Bu bağlamda, kış ve yaz aylarında turistik amaçlı turlar düzenlemek zor olmayacaktır.

Bu kısa Kuzey Doğu Anadolu turunun işaret ettiği bir kısım gerçekler ışığında, hem buraya göre Batı konumundaki bölgede yaşayan insanların, hem de ülkenin merkezinde oturarak sorunlara çözüm arayan politikacıların yeniden düşünmelerinin çok acil bir gereksinim olduğu görülmekte. Bölgesel eşitsizliklerin çözümlenmesinin uzun dönemdeki yolu, ancak uzun dönemli projeler üreterek aşılabilir zira. Bunun için hem bölge insanına, hem de bölge dışında yaşayanlara önemli görevler düşmekte. Bekliyoruz…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

yaşar nezihe bükülmez, hayatı-şiirleri

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi...

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odak...

hayata bir mola olarak bayram

Nereye gittiği bilinmeyen ama inatla akmaya da devam eden hayat yolculuğunun önemli duraklarından birisi olarak bayramlar hep ilginç görünmüştür. Sadece yaşam için bir mola olması değildir bayramı cazip kılan. Aslında bizatihi hayatın önemli bir şahididir bayramlar. Çocukluk dönemlerimiz, gençlik yıllarımız, kendi ailemizi kurduktan sonra yaşadığımız dönemeçler hep bayramlar vesilesiyle hatırımızda kalmaya devam eder. Genelde bayramda alınan ışıl ışıl elbiseler, gıcır gıcır ayakkabılar, ilk servetlerimizi oluşturan harçlıklar, ilk kez karşılaştığımız akrabalarımız ve o günlere özel hazırlanmış enfes yemekler, baklavalar, börekler hep bayramların damaklarımızda bıraktığı tükenmez tatlardır. O sarmalar ki nazenin ellerde ince ince dokunmuş, o börekler ki yaprak yaprak döşenmiş, o baklavalar ki ince ince dilimlenmiş ve sevgilisiyle buluşmayı bekleyen körpe birer aşık gibiydiler. Arife günü ayakkabı alır ilk kez bayramda giymek üzere en kuytu yerde saklardık. Bir keresinde mahalleleri kola...