Ana içeriğe atla

İnsan Neden Tanrılık Taslar?


Eski bir arkadaşımın annesinden dinlediği, sevdiğim bir hikayedir... 

Yönetici pozundaki her insanın bu hikayeden sonuçlar çıkarmasında inanılmaz yararlar olabilir. Şöyle ki:

Bir gün Firavun hamamda neşe içinde yıkanıyor. O esnada Şeytan, insan şeklinde ziyaretine geliyor. Hamamın kapısını tıklar.

Firavun rahatsız edilmekten kızgın bir şekilde kapıya doğru seslenir:

- Kimdir O?

Şeytan:

- Benim! Şeytan! der.

Firavun, dostunun sürpriz ziyaretinden ziyadesiyle mutlu olur ve içeri davet eder. Aralarında geçen hoş beşten sonra Şeytanın aklına bir soru gelir:

- Ey Firavun! Ben olmadık şeytanlıklar bilirim ama hiç bir zaman “Ben Tanrıyım!” diye bir iddiada bulunmak aklıma gelmedi. Oysa sen hem Tanrılık iddiasında bulunuyor hem de kapıdakinin kim olduğunu bile bilmiyorsun, bu durum sana da tuhaf gelmiyor mu? Nasıl oldu da sen Tanrı oldun veya buna kendini nasıl inandırdın?

Firavunun cevabı başkandan babaya kadar tüm idareciler için manifestodur:

- “Vallahi, her ne yaptım ve her ne söyledimse itiraz eden bir kişiyi dahi görmedim”. Böylece "ben olsam olsam ancak Tanrı olabilirim", diye düşünmeye ve inanmaya başladım. Halka tanrılığımı ilan ettim ve ilginç biçimde inandılar. Küçük itirazları ise güç kullanarak bastırdım. İşte tanrılık serüvenim böyle başladı".

...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

yaşar nezihe bükülmez, hayatı-şiirleri

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi...

cumhuriyet meselesi

Tepeden aşağıya doğru devlete ve topluma yeni bir biçim verme projesi olarak hayata geçmiş olan cumhuriyet fikri, aradan geçen 101 yıla rağmen toplumun bir çok dindar-muhafazakar damarında halen oldukça düşük bir nabızda atmaya devam ediyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, nizam-ı kadim adı verilen, en az bin yıldır tahkim etmiş ve son bir kaç asırdır üzerinde çivi bile oynatılmasına bilinçli biçimde karşı çıkmış bir zihniyetin her halükarda ve ısrarla galip geldiğini düşünüyor olagelmesi sayılabilir. Zira, kılcallarda büyük bir titizlikle, olanca temkinlilik haliyle ve idris küçükömer usta’nın deyimiyle doğucu-abdülhamitçi rotada ilerlemeye devam eden bu paradoksal hal, okumuş bazı kesimlerin zihinlerini de esaret altına almaya devam ediyor. Oysa “Alternatifiniz neydi beyler” diye yöneltilecek bir sorunun muhtemelen berrak bir cevabı yok. Hilafet, şeriat, saltanat ya da bunların herhangi bir kombinasyonunu savunmak için hem hikayenin başında hem de günümüzde elimizde yeterli kanıt...

Tu Guli : Sen Gülsün

Kars’ta türkü akşamlarında dilimizden düşürmediğimiz bu içten türkü takılıverdi dilime birden. Yeniden nağmeleri çağladı ruhumda ve nedenini bilmediğim bir huzur kapladı içimi. Belki eski bir dosta tekrar kavuşmak, belki hüzünlü bir türküde bile huzur bulmak coşkun halimi açıklayabilirdi. Onbeş yıl önce sıkça dinlediğimiz bu yanık türkü, o zaman altı yedi yaşlarında olan kızlarımın diline de pelesenk olmuştu. “Tı guli aç baba” derlerdi. Şimdi birisi hukukçuluğa diğeri mühendisliğe yelken açmış kızlarım, o masum dünyalarında kendilerine ait anlamlar bulmuş olmalıydı. Hepsinden öte, daha öncesinde bir türkü tadında bile terennüm etme fırsatı bulamadığımız başka bir dilden (mahkemelerimizdeki tutanaklarda en azından on yıl önce “bilinmeyen bir dil” diye geçen) gönlümüze akan bu nağmeler karşısında bigane kalmak neredeyse imkansızdı. gPolitik çağrışımlardan uzak bir şekilde Allah’ın ayetlerinden birisi sayılmasına rağmen görmezden gelinen bu tartışmayı tekrar tutuşturmaya gücüm ve enerjim ...