Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Siyasal Kognetif Ahenksizlik

Prof. Dr. Zekai ÖZDEMİR İstanbul Üniversitesi, İ ktisat Fakültesi Giriş Bilişsel uyumsuzluk veya kognatif ahenksizlikte denilen olgu, bireyin karar vermesi sonrasında yaşadığı psikolojik olarak rahatsız edici bir durumu ifade etmek için kullanılır. Bilindiği gibi bütün bireyler, tüm eylem ve davranışları, bilinçli ya da bilinçsiz olarak bir karar verme işleminde bulunurlar. Karar verme davranışı, insan hayatının her devresinde vardır. Bu nedenle, bilişsel uyumsuzlukta bireylerin hayatlarının her aşamasında görülme olasılığı  yüksektir. Seçmen olarak bireyin veya siyasal kurumların inandığı şey ile bu inanca karşı çıkan bilginin tutarsızlığı nedeniyle ortaya çıkan ve psikolojik olarak rahatsız edici bir durum olan "Siyasal Bilişsel Uyumsuzluk" olarak isimlendirmek mümkündür. Bilişsel uyumsuzluk teorisini sosyal psikolog Leon Festinger’in tarafından geliştirilmiştir. Bu teori, sosyal psikoloji tarihinin en önemli ve etkili teorilerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmay

Bir Ağaçtan Bir Orman: Sabri Orman (1948-2020)

Bazı insanlar ağaçtır. Sadece kendisi için var olur ama başkaları için gölge işlevi görür. Bazı insanlar ise, semtlerine uğrayan herkese gölge etmek ister. Onların iklimine uğrayan, mutlaka huzur bulmak için gerekçeler bulur kendine. Bu iklime orman denir. Ucu bucağı bilinmez. Ormanın arada bazı uzuvları zarar görse de kendini yeniler ve genişler. Yeni gölgeler var eder. Ormanın sararıp yok olmasının alternatif maliyeti çölleşmedir. Ve ormanın kıymeti, bir kuru çalının bile yaşamsal öneme sahip olduğu çoraklık dönemlerinde en iyi anlaşılır. Her insan genellikle tekil bir ağaca dönüşür ama orman olmak, asla ortalama bireylerin ulaşamadığı bir mazhariyettir. Ormanın kıymetini ise, en iyi biçimde, o havzada yaşama şansına sahip olanlar idrak eder. Üzerinden gölgeler eksilmeye başlayıp kavurucu sıcakla doğrudan temas kurmaya başlayan insanlar için bu idrak ufku daha da genişler. Bir orman müptelası olarak aylardır gölgesiz kalmış birisi gibi görüyorum zaman zaman kendimi. Samimi dostlukla

PKK ve HDP üzerine tezler...

Bu örgüt (PKK) hem 40 yıldır Kürtleri asimile etmek için araçsal olarak kurulup geliştirilmiş, hem de Kürt bölgelerinde ortaya çıkacak rantın kontrol edilmesi için bir mekanizma olma işlevi görmüştür. Türkiye'de sistemi elinde bulunduranlar için, Kürtleri Batıya göndermek ve bu nüfus hareketliliği ile asimilasyonu (entegrasyonu) tamamlamak için de PKK kullanılmıştır. 1980 sonrası Batı'ya yoğun göçün bir kaç nedeninden birisi terör tehditi ve güvenlik endişesidir. Türkiye'nin birliği ve bütünlüğünün (!) sağlanması açısından da iyi bir araç olmuştur örgüt. Bir tehdit, özellikle içeriden güçlü muhalif silahlı bir hareket şeklinde ortaya çıkmışsa milli birlik daha kolay sağlanır, iç problemler (özellikle pastanın adil paylaşılmasına ilişkin) daha kolay görmezden gelinir ve kurulu sistemden büyük çıkar elde edenler rahat etmeye devam ederler. Son zamanlarda trajik ve kanlı bir savaşın bu örgüt faaliyetleri ekseninde tekrar ve daha yuksek dozda hortla(tıl)masının nedeni, pastanın

Liderler (5): Davutoğlu

  Prof. Dr. Zekai Özdemir Davutoğlu’yu anlamak için Fârâbî’ye müracaat etmekte fayda vardır.  Fârâbî der ki, “uzun konuşanı kısa dinleyin”.  Yani çok az dinleyin sonra dinliyormuş gibi yapın.  Davutoğlu böyle dinlenmeldir.  Yani onun hakkında yazılacaklarda kısa tutulmalıdır.  Ne kadar kısa tutulmalıdır.  İşte bu kadar.

Liderler (4): Akşener

Prof. Dr. Zekai Özdemir 8 Ağustos 2021 Türk siyasetinde milletvekili olduğu partinin liderinin kendisine liderlik vermemesi sonucu parti kurma cesareti gösteren tek kadındır. Behice Boran ve Tansu Çiller’den sonra kendisini lider olarak gören Akşener "bu ülkenin babaları çok olmuş ama anaları çok az  olmuş "düşüncesiyle liderliğe soyunmuştur. Bu anlamda Akşener hareketi, bir ülkücü hareket olmayıp devlet ana olmaya aday bir “devlet ana" harekatıdır. Dolayısıyla Akşener'le birlikte devlet "ana" olma vasfına kavuşacaktır düşüncesi bu hareketin temel hareket noktasıdır denebilir. Yani, harekât ana kuzularını (işsizleri) koruyacak bir hareket olarak değerlendirilebilir. Akşener hareketi, devlet ana esaslı olması dolayısıyla bir yenileşme hareketi de değildir. Tam aksine, eski devlet geleneğine dönüş hareketidir denilse yanlış olmaz. Özellikle “dört eğilim” çizgisinde olması Akşener hareketinin “kökü mazide olan bir ati” hareketi olduğunu gösterir. Ekonomik, siy

Îyd-u Adhâ

Kars yıllarımda, yüksek Rus binalarından birinde bir hayli geniş odamın kapısından etrafa, ne kadar kısık sesle dinlesem de kendine has taşkınlığı ve efsunlu hali ile gazelhanların dilinden dökülen nağmeler yayılırdı. Cavit Yeşilyurt hoca ile karşı karşıya olduğumuz vakitlerde bu konuda inceden eleştiriler de alırdım. Urfa’ya ömrüm boyunca bir kez gittim ama Kazancı Bedih ve Tenekeci Mahmut başta olmak üzere Urfalı üstat gazelhanların okuduğu enfes parçalara ilgim uzun yıllara dayandı. Bu konuda çok sayıda özgün gazeli video haline getirmek için epey bir emek de harcadım. Hatta bu hikayenin konusu olan “yanıp bir nar-ı ruhsare” ile başlayan ve en güzelini Tenekeci Mahmut Güzelgöz’ün okuduğunu düşündüğüm 17 dakikalık (aşağıda linki var) gazeli de gazelseverler için bendeniz ince ince dokuyarak oluşturmuşumdur. Son zamanlarda eskisi kadar vakit ayıramadan da bir gazel duyunca yüreğimin bir yerinden büyük taşlar kopuyormuş gibi dikkat kesiliveririm. Pek çok öğrencim de bilir, işsizlik kon

Düşünme Sanatı (!)

T ürkiye’de üniversite mezunu olup toplumun parmakla gösterdiği makam sahiplerinin yaşamı algılama biçimini ve bunu vurgulayan paylaşımlarını dikkate alırsak, ilkokuldan itibaren herkese “düşünme ve ifade etme sanatı” dersi verilmesi gerektiği anlaşılıyor. Özellikle eğiticilerin evleviyetle eğitilmeye muhtaç olduğu bir dünyada, eğitimin çıktılarını tartışmak beyhude bir çabaya benziyor zira. Peygamber’in bile” ben dünya işlerini bilmem” dediği bir düşünsel arka planı masaya yatırırsak, bu sözde eğitici taifenin “fani ve yaptıkları şaibeli onca zevatın her icraatını meşrulaştırma çabası” gütmekten öteye yol alamaması fena halde acınası bir duruma benziyor. Hem her defasında “kuru ekmek yiyen kadının oğlu olduğunu” hatırlatan ve toplumunun önünde başkasının gölgesine sığınmadan delikanlıca arzı endam eden bir önderimiz olacak hem de hayata taparcasına bağlı fani şahsiyetçiklere kutsiyet affedeceksek, buradaki tutarsızlığı önünde sonunda farketmemiz gerekiyor. Yıllar yılları kovalıyor, ay

O başka bu başka (mı)?

  Tarihin bir vaktinde, kendilerine bin yüz akademisyen adı verilen bir grup insan, yaşadığı ülkede gerçekleştirdikleri bazı eylemler dizisi vesilesiyle bir hayli ses getirmişti. Sonradan kendisine yapılanlara karşı "mağdur" edebiyatı yapan sabık bir başbakan bile bu konuda "tutuklu yargılamalar" dışında imzacılara yönelik pek çok eleştiri yöneltmişti. İşin içinde "devletin kendini haklı bir şekilde savunması" olunca diğerlerine fazla söz düşmez ve bütün itiraz sesleri bir şekilde bastırılır. "Söz konusu vatansa", yöntemler teferruatlaştırılarak meşrulaştırılır ve bu trajik tablodan neşet edecek uzun vadeli sonuçlar pek önemsenmez. oysa insanlar gibi toplum da sadece zeka ile değil akıl ile de süslenmeli ve ona göre davranış kalıpları geliştirmelidir.  Türkiye için 21. yüzyılın en uzun yılı (şimdilik) sayılan 2016 kışında bir bildiriye dönüşen bu olaylar silsilesi sonrasında üniversiteler hareketlenmeye başlamıştı. Hemen yüksek yerlerden, bu bild

Bir bilinçaltı hikayesi!

Merkezi bir sınavda bina sorumlusu olarak bir yerde bulunuyordum. Salonda görevli gözetmen, nasıl olmuşsa salon başkanının alması gereken sınav evrakını teslim alıp salona doğru yollanmış. Gerçek başkan ise bir okul müdiresi olarak el elde baş başta ortada kalıvermiş haliyle... Müdire hanıma, “Hocam! Endişe etmeyin! Bir okulda iki müdür, bir salonda da iki başkan olmaz. Size başkanlığınızı iade ederiz” dedim. Sonra listeden bu karmaşık durum anlaşılınca salona gönderdim görevli arkadaşı ve müdire hanımefendiyi başkanlık görevine kavuşturduk sonunda. Ardından salona gidip “kaçak başkanı göreyim ve biraz takılayım” istedim. Gidip gülümsemeli bir tavırla kaçak salon başkanına laf dokundurmak için “Güvenliğe haber verdim, birazdan sizi darbeye teşebbüsten alıp götürecekler” dedim. Meğer adamcağız sınavlarda ilk kez görev almış ve yanlış anlama sonucu alıp götürmüş salon evrakını. Ama benim latife içeren sözlerimi aşırı ciddiye aldı ve “Hocam! Ben 15 Temmuz'da İstanbul’da idim. En ön s

İçimizdeki şeytan!

"Bir zamanlar bir iyi, bir de kötü büyücü varmış. İyi büyücü, bir insanı kötü büyücünün şerrinden kurtarmak için buğday tanesine çevirmiş. Kötü büyücü birden bir horoz olup tam taneyi yutacakmış ki iyi büyücü tanenin üzerine bir şinik buğday dökmüş. Böylece kötü büyücü aradığı taneyi bulamamış. "İşte Hristiyanlar da Allah'ın kitabı olan İncil'i bu hâle getirdiler. Allah'ın kitabının yanı sıra kırk dokuz kitabı kutsal tanıyarak hak ve bâtılı birbirine karıştırdılar." der ünlü Rus romancı Tolstoy İçimizdeki Şeytan adlı eserinde... Dün akşam, bu hikayeye esin kaynağı olan coğrafyadan bir kısım mücahitlerin (!) uydu cihazlarını kırıp parçaladıklarını gördüm. Altı yıl önceki bir videoda ise aynı mücahit beylerin, dini gerekçelerle televizyonları kırma görüntülerini son model telefonlara kaydederek internete yükledikleri videosu yayınlanmıştı... Çocukluğumun şekillenmesinde önemli bir yeri olan masal perim, rahmetli anneannem de "televizyon" için "şe

Paylaşıl(amay)an Afganistan'ın Hüzünlü Hikayesi (Haziran 2021)

Dr. Bekir Yüksel HOŞ Dünyada "Failed State" kelimesi en çok Afganistan için geçerlidir. Bu devletin varlığı da artık gereksizdir. Ne kendi halkı vardır ne de komşu milletlerden farklı kültürü. Ülke için en doğrusu komşu ülkelere pay edilerek ortadan kaldırılmalısı olabilir. Sebebini de işleyeceğiz. 12-13 seneden kadar evvel @halitomercamci   ile Pakistan'ın Afganistan'a yakın bölgelerine gitmiştik bir vesile ile. Onun Müslüman olup olmadığını sormayan çocuklar, bana "Are you muslim?" (müslüman mısın?) diyordu. Evet dediğimde ise "Sakalın yok ki?" diye şaşırıyorlardı. Sonrasında ise sadece 3 günlüğüne Afganistan'ı görme şansım oldu.Aynı cehalet orada da tam gaz devam ediyor. Pakistan'da Müslüman olduğumu soran 20 kişi olduysa orada 200 kişi. Şekilcilik had safhada. Halk öyle böyle değil ciddi cahil. Bizden farkları, mayo, bikini giymiyorlar. 1970 ve 80'leri ve tabi 90'ları savaşla geçirmeleri sonrasında Taliban'ın ülkeye getirdi