Kars yıllarımda, yüksek Rus binalarından birinde bir hayli geniş odamın kapısından etrafa, ne kadar kısık sesle dinlesem de kendine has taşkınlığı ve efsunlu hali ile gazelhanların dilinden dökülen nağmeler yayılırdı. Cavit Yeşilyurt hoca ile karşı karşıya olduğumuz vakitlerde bu konuda inceden eleştiriler de alırdım.
Urfa’ya ömrüm boyunca bir kez gittim ama Kazancı Bedih ve Tenekeci Mahmut başta olmak üzere Urfalı üstat gazelhanların okuduğu enfes parçalara ilgim uzun yıllara dayandı. Bu konuda çok sayıda özgün gazeli video haline getirmek için epey bir emek de harcadım. Hatta bu hikayenin konusu olan “yanıp bir nar-ı ruhsare” ile başlayan ve en güzelini Tenekeci Mahmut Güzelgöz’ün okuduğunu düşündüğüm 17 dakikalık (aşağıda linki var) gazeli de gazelseverler için bendeniz ince ince dokuyarak oluşturmuşumdur.
Son zamanlarda eskisi kadar vakit ayıramadan da bir gazel duyunca yüreğimin bir yerinden büyük taşlar kopuyormuş gibi dikkat kesiliveririm. Pek çok öğrencim de bilir, işsizlik konusunu anlatırken “yapısal işsizlik” konusunda mutlaka tenekeci mahmut ile kazancı bedih örneklerini vermeden geçmem.
Evet! Onlar büyük gazelhanlardı ama meslekleri tenekecilik ve bakır işçiliği idi. Nitekim Urfa’daki bakırcılar çarşısında kazancı Bedih’in iş yaptığı dükkanı uzun süre seyretmiş ve neredeyse türbeye çaput bağlayan genç kızlar gibi oraya bir şeyler bağlayacaktım. Üzerinden zaman geçti ve yapısal değişimle bu meslekler öldü. Haliyle icra edenler de işsiz kaldılar. Ama işsiz olmakla ölümsüz olmanın aynı şey olmadığını hala kendilerini dinleterek gösterdiler.
Yine bir Urfalı şair olan Fehîm kaleme alıyor yukarıda söz ettiğim gazeli ve kurbanla ilgisi aşağıdaki beyit içinde geçiyor.
Visal-i iyd-i ethayı nice ümid edersin sen.
O şuhun katına iydinde kurban olduğun var mı?
Efendim! Kurban bayramına eskiden iyd-u etha denirmiş. Beyit de “kurban bayramına kavuşmayı ümid etmek bir yana bayramda kurban olmaya var mısın” bağlamında bir çelınç (meydan okuma) içeriyor.
Pek çoğumuzun hali pür melalini de özetliyor. “Bir şeyi çocukça savunmak veya arzulamak şöyle dursun, canını ve yüreğini koyabiliyor musun, onu görelim asıl birader!” nevinden bir paradoksal hale işaret ediyor.
Laf Urfalı gazelhanlardan açılmışken, onlar sadece Fehîm, Ziya paşa, Fuzuli, Nabi gibi meşhurların beyitlerini değil bir de dünyalar tatlısı 20. yüzyıl divan edebiyatçısının sözlerini ölümsüzleştirdiler. Dünyalar tatlısı diyorum. Çünkü o bir kadın ve iflah olmaz bir romantik. Osmanlı’da gözlerini açmış ve 1970’lere kadar yaşamış bir nadide çiçek de diyebiliriz kendisine. Bazıları onu ilk 1 Mayıs şiirini kaleme aldığı için sosyalist sendikacı şair olarak ifade eder ama siyasi duruşunun ötesinde ruh dünyasının derinliği bağlamında daha fazla özgünlük taşır benim açımdan.
Sonra bir ara da onun şiirlerine ilham olan çalkantılı hayatını fırsat olursa mırıldanmaya çalışırım.
Bu arada benim için geleneksel bir ritüel ve kamu menfaati açısından bir yeri olan iyd-u etha mevzuundan epey uzaklaştık ama her güzel şeyi güzel sözlerle ve şahıslarla anmanın da bir sorun oluşturacağını düşünmediğim için bu konuda rahat sayılırım.
Sözün özü: iyd-u ethanız mübarek olsun! kurban bayramını arzulamak kadar, ilke ve değerler için elimizi taşın altına koyarak güzel şeylerin hayata geçmesi için kurban olacak bir bilinç düzeyine ulaşmamıza vesile olsun.
Gazel ziyafetinin tamamına ermek için:
https://youtu.be/bP9_NAha0rE
Şiirin Kalanı
Yanıp bir nar-ı ruhsare çırağan olduğun var mı
Senin pervane ve şem-e şebistan olduğun var mı?
Demişsin "ey sabaa" yok bağ-ı dilde sümbül-i efkar,
Hevay-ı zülf-i yar ile perişan olduğun var mı?
Güruh-ı zenperistanın piriyim demişsin zahit,
Senin beyt-i senemde şeyh-i senan olduğun var mı?
Niceler talib-i feyz-i muhabbet olmak isterler,
Senin ol tekkey-i uşşaka mihman olduğun var mı?
Züleyha-yı murada nail olmak hayli müşkildir,
Azizim Yusuf asa bend-i zindan olduğun var mı?
Per-i ruyayı teshir eylemekse maksadın, "ey dil"
Fehima! mülk-i beklis-e süleyman olduğun var mı.
Yorumlar