Hacı Ali derlerdi adına. Gözümüzü açtık, onu gördük. Hep etrafımızdaydı. Sürekli hareket halinde, kabına sığmayan, gördüğüm en “içten patlamalı motor” kategorisinde sayılabilecek kişiydi. Amcamdı. Ya da eski söyleyişle Ali Emmi derdik kendisine. Her konuyla ilgili idi. Özellikle siyaset konularında çok aktifti. Geleneksel olarak “selametçi” kanadın hararetli savunucularındandı. Okuyana, okutana ve okumaya karşı çok özel bir duruşu vardı. Beni de, kendince dünyanın en iyi üniversitesi olarak kabul ettiği “Ezher’de” okutacağını dillendirirdi sık sık. Bu amacına ulaşamadı ama büyük oğlu Mehmet abim, kaderin savunmasıyla da olsa bu konuda muvaffak oldu. Kahire radyosu Türkçe bölümünde de çalışma tecrübesi yaşaması, lise yıllarımda mehmet abimin Mısır’dan gönderdiği Arapça öğrenme setleriyle tanışmama vesile oldu. Ali amcamın eğitimime dolaylı etkileri yanında doğrudan sunduğu insani katkıları da unutmam mümkün değil. Bir yaz günü, sabah namazından sonra bir bütün karpuzu ortadan ikiye bö...
politik iktisat, bölgesel çalışmalar, post-sovyet avrasya, avrupa birliği, türkiye'nin ekonomi politiği, yaşam