Ana içeriğe atla

Ali emmi


Hacı Ali derlerdi adına. Gözümüzü açtık, onu gördük. Hep etrafımızdaydı. Sürekli hareket halinde, kabına sığmayan, gördüğüm en “içten patlamalı motor” kategorisinde sayılabilecek kişiydi. Amcamdı. Ya da eski söyleyişle Ali Emmi derdik kendisine. Her konuyla ilgili idi. Özellikle siyaset konularında çok aktifti. Geleneksel olarak “selametçi” kanadın hararetli savunucularındandı. Okuyana, okutana ve okumaya karşı çok özel bir duruşu vardı.

Beni de, kendince dünyanın en iyi üniversitesi olarak kabul ettiği “Ezher’de” okutacağını dillendirirdi sık sık. Bu amacına ulaşamadı ama büyük oğlu Mehmet abim, kaderin savunmasıyla da olsa bu konuda muvaffak oldu. Kahire radyosu Türkçe bölümünde de çalışma tecrübesi yaşaması, lise yıllarımda mehmet abimin Mısır’dan gönderdiği Arapça öğrenme setleriyle tanışmama vesile oldu.
Ali amcamın eğitimime dolaylı etkileri yanında doğrudan sunduğu insani katkıları da unutmam mümkün değil. Bir yaz günü, sabah namazından sonra bir bütün karpuzu ortadan ikiye bölüp, amcamın “ye yeğenim! bu kan yapar bu” nakaratı eşliğinde tükettiğimiz hala dün gibi hatıramda. Bir de henüz altı yaşımda iken daha önce hiç görmediğim miktarda yüklü bir harçlık vermesi.

Siyasi konulara olan yakın ilgili ve bu vesileyle siyasalda okumama rağmen beni “savcı bey” olarak tanımlamasının arkasında yargı ile zaman zaman yaşadığı problemler vardı sanırım. Kurulu düzene heyecanla gösterdiği bir muhalefet nedeniyle 1980’lerde Dutlukırı cezaevinde ziyaret etmiş olmam bu yüzden.
Hem üst düzey politik heyecan hem ticari konularda tatmin olmaz hareketlilikle geçen 90 yıllık ömrün, geçen çarşamba ağaç sularken sona erdiğini öğrendim ve içime ağır bir şey oturdu sanki. Hayatın su gibi akıp gittiği gerçeği bir kez daha ayan oldu. Oysa bir hafta önce kendisi “profesör” diye hitap ederek aramış ve bir tanıdığının akademik bir işi ile ilgili konuşmuştuk.

Dinç bir beyinle yaşanan dinamik bir hayatın sonunda baba yarım, ani bir rahatsızlıkla hayata veda etti. Geride binlerce insana dokunmuşluğu, tebliğ cemaatiyle camilerde ikamet ederek katıldığı faaliyetler, onlarca torun ve finansal olarak tatmin edici bir miras bıraktı. Bize de bu iyi insanın güzelliklerini anmak düştü. Mekanı cennet olsun!

16 Haziran 2022

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşar Nezihe Bükülmez (Hayatı ve Şiirleri)

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi

Dünyanın Tüm Bayramları Geri Dönülmezdir!

Dünyanın Tüm Sabahları adlı ünlü film, sinema, müzik, estetik ve aşkı buluşturur. 17. yy sonlarında Fransa’da, sarayda başlayan filmde saray müzisyeni, büyük bir salonda kederli bir halde öğrencilerine ders verirken mutsuz bir ruh hali ile konuşuyor. Çok saygı duyduğu ustasından söz etmeye başlıyor. Büyük bir viyola sanatçısı olan ustası, karısının ölümünden sonra çiftliğindeki kulübede inzivaya çekilmiş halde iki kızıyla yaşamıştır. Bazen karısını yanında hayal eden, ona aşkını koruyan ustası, saraydan aldığı teklifi düşünmeden ilkeleri uğruna geri çevirir. Bu ilkeler, saray müzisyenliği yapmamak, müziği sarayın emrine sokmamak, müzikte şan-şöhret aramamak gibidir. Bir gün genç bir müzisyen gelir yanına ve onu eğitmeyi belli şartlarla kabul eder ama genç, ustasının ilkelerini çiğner ve saraya müzisyen olur. Film, günümüz insanına ve ahlaki tercihlerine atıfta bulunuyor, yaşama nasıl bir anlam vereceğimizle ilgileniyor. Ne için yaşadığımız veya çalıştığımızı, sanatı neden ve kim için y

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odaklandığı a