Ana içeriğe atla

Test sınavlardan kalitesiz cumhurbaşkanlığı seçimleri...


1 Ağustos 2022

2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin üzerinden sekiz koca yıl geçmiş. Bir yıl sonra yeniden seçim yapılacak ve şimdi “en etkili” makama evrilmiş bir koltuk için seçenekler hala çeşitlenmiş değil. Muhtemel adaylar yaşlandı, hatta yıprandı. Niyeyse tarih hep tekerrür ediyor bu topraklarda. Seçim yerine “zoraki bir tercih” sorunsalı ile karşılaşacak görünüyor tekrar yurdum halkı. Ne diyelim? İyi oynayamayan kazanamıyor, kazanan pek iyi oynayamıyor. Oyuncular mı oyun mu sorunlu, bilinmez. Kerameti kendinden menkul bir demokrasi örneği de denebilir.

1 Ağustos 2014

A) Ekmelettin İhsanoğlu. 71 yaşında. Yaşlı ve iyi birisine benziyor. Ama sadece iyi birisine. Türkiye'ye Cumhurbaşkanı olacak kadar ülkeyi bilmiyor. Her gün toplumun dikkatinden kaçmayan ilginç gaflara imza atıyor. "Devlet başkanı olmak için siyasetçi olmasına gerek yok bir insanın" absürt fikri ile ortaya sürüldü. İlla bir çatı isteniyorsa, ağzı daha iyi laf yapan ve tarih, edebiyat pek çok konuda "kibri" ile malum İlber Ortaylı'yı neden düşünmedi çatıcılar, merak etmiyor değilim. CHP ikna edilseydi Meral Akşener bile daha fazla zorlardı favori aday Erdoğan'ı. Bu durumda, herkes göbeğini çatlatsa da, seçimin galibi ortada. Herkesin, neredeyse her şeyini bildiği kişi olan Erdoğan.

B) Selahaddin Demirtaş. Güzel bir memleket olan Palu'da doğmuş ve Ekmeleddin İhsanoğlu'ndan tam 30 yaş küçük. Vizyonu ve ufku olan birisi gibi görünüyor. Konuşmayı biliyor ve büyük gaflar yapmıyor. Seçmenin büyük kısmının, uzun zamandır var olan HDP bazlı ön yargısı ile karşı karşıya. Bunu dağıtmak için de pek fazla gayret sarf ettiği söylenemez. Mitinglerinde bir küçük kağıttan bayrağın bile sallanmadığı bir ülkeye cumhurbaşkanı olmak istiyor. İnsan gösteriş veya siyaset veya riyakarlık, ne sayarsanız sayın, bunun için bile bir-iki bayrak sallandırırdı ortalıkta. Oysa 30 Mart seçimlerinde oldukça demokrat bir görüntü sunan Kürt(çü) siyasetinin geldiği aşama bu olmamalıydı. Üzücü bir durum tabii ki. Sırf cesaret katsayıları artsın diye Demirtaş'ı desteklemeyi düşünen apolitikleşmiş ortadaki yığınlardan destek alabilecekken buna tenezzül etmemesi de düşündürücü. Yenilgiye razı sanırım ve kendi mahallesinde sayım memuru işlevi üstlenmiş görünüyor.

C) Tayyip Erdoğan. Tam 60 yaşında ve memlekette yaklaşık 20 yıldır manşetlerden inmiyor. TRT ile beraber çok sayıda kanal sahibi olan bu tecrübeli siyasetçi, toplumun en kılcal damarlarına nüfuz etme yeteneğine sahip. Bitmeyen bir enerji ve dinamizmle en fazla Devlet Başkanı olmayı hak eden kişi. Öyle de olacak gibi görünüyor, 9 gün içinde bir Türkiye-İsrail savaşı falan çıkmazsa...

D) YOK

E) YOK

Cumhurbaşkanlığı Makamı. Ülkenin sayıları pek çok olan fani koltuklarından biri. Cevdet Sunay, Fahri Korutürk gibi toplumun çoğunun şu anda hatırlamadığı isimlerle bile temsil edilmiş ve ancak "Kim Beş Yüz Milyon İster" yarışmalarında soru olarak çıkarsa lazım olabilecek bir makam.

Buna rağmen, demokratikleşmeye çalışan ülkemde, isterdim ki, sadece 20 adet, liderin işaretiyle seçilmiş milletvekili tarafından değil, belli sayıdaki seçmen tarafından da devlet başkanı adayı gösterilebilseydi. LYS seçimlerinde bile 5 seçenek varken, toplumun 7 yıllığına seçeceği önderini 3 seçeneğe indirgemek mi demokrasi? Seçimlerin bile oyuncak olduğu ve Eski Roma'daki arenada aslanlarla savaşan Gladyatör'lerin durumunu andıran bir tablo ile karşı karşıyayız ne yazık ki.

Bu durumda, kimin kazanacağı kimin umurunda? Seçmen oligopolcü bir tercihle karşı karşıya kaldıktan sonra...

Siyasete, Ekvator veya Greenwich'i gibi bir merkezi olmayan, yeni bir soluk gerekiyor sanırım...

Çok acil...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşar Nezihe Bükülmez (Hayatı ve Şiirleri)

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi

Dünyanın Tüm Bayramları Geri Dönülmezdir!

Dünyanın Tüm Sabahları adlı ünlü film, sinema, müzik, estetik ve aşkı buluşturur. 17. yy sonlarında Fransa’da, sarayda başlayan filmde saray müzisyeni, büyük bir salonda kederli bir halde öğrencilerine ders verirken mutsuz bir ruh hali ile konuşuyor. Çok saygı duyduğu ustasından söz etmeye başlıyor. Büyük bir viyola sanatçısı olan ustası, karısının ölümünden sonra çiftliğindeki kulübede inzivaya çekilmiş halde iki kızıyla yaşamıştır. Bazen karısını yanında hayal eden, ona aşkını koruyan ustası, saraydan aldığı teklifi düşünmeden ilkeleri uğruna geri çevirir. Bu ilkeler, saray müzisyenliği yapmamak, müziği sarayın emrine sokmamak, müzikte şan-şöhret aramamak gibidir. Bir gün genç bir müzisyen gelir yanına ve onu eğitmeyi belli şartlarla kabul eder ama genç, ustasının ilkelerini çiğner ve saraya müzisyen olur. Film, günümüz insanına ve ahlaki tercihlerine atıfta bulunuyor, yaşama nasıl bir anlam vereceğimizle ilgileniyor. Ne için yaşadığımız veya çalıştığımızı, sanatı neden ve kim için y

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odaklandığı a