Ana içeriğe atla

Paylaşıl(amay)an Afganistan'ın Hüzünlü Hikayesi (Haziran 2021)

Dr. Bekir Yüksel HOŞ

Dünyada "Failed State" kelimesi en çok Afganistan için geçerlidir. Bu devletin varlığı da artık gereksizdir. Ne kendi halkı vardır ne de komşu milletlerden farklı kültürü. Ülke için en doğrusu komşu ülkelere pay edilerek ortadan kaldırılmalısı olabilir. Sebebini de işleyeceğiz.

12-13 seneden kadar evvel @halitomercamci  ile Pakistan'ın Afganistan'a yakın bölgelerine gitmiştik bir vesile ile. Onun Müslüman olup olmadığını sormayan çocuklar, bana "Are you muslim?" (müslüman mısın?) diyordu. Evet dediğimde ise "Sakalın yok ki?" diye şaşırıyorlardı.

Sonrasında ise sadece 3 günlüğüne Afganistan'ı görme şansım oldu.Aynı cehalet orada da tam gaz devam ediyor. Pakistan'da Müslüman olduğumu soran 20 kişi olduysa orada 200 kişi. Şekilcilik had safhada. Halk öyle böyle değil ciddi cahil. Bizden farkları, mayo, bikini giymiyorlar.


1970 ve 80'leri ve tabi 90'ları savaşla geçirmeleri sonrasında Taliban'ın ülkeye getirdiği istikrarı genelde beğeniyorlar. Halkta ne derseniz diyin, Taliban'a bir saygı var. Çünkü Taliban, Sünni inancı birebir tatbik ediyor. Daha iyi edeni ise DEAŞ. İslam demiyorum dikkat.


Ülkede savaşlarla geçen dönemde halkın kültürel ve eğitim altyapısına çivi çakılmamış. Din, Allaha emanet gidiyor. Birine 500 dolar ver, ailesine bakma sözü ver. Şu kişi kafirdir de! Beline dinamit sarar patlatır kendini. Pazarda kalaşnikof satılıyormuş bazı yerlerde o raddede.


Bu ülkelerde bir sıkıntı var. Bahsettiğim şey Kuzey Pakistan ve Afganistan için geçerli. Sokaklarda bunu birkaç saat sonra anlıyorsunuz. Kadın az sokakta kadın. Erkekler dolu pazarlarda. Kadın varsa ya sabah ya da gün sonunda çıkıyorlar ortaya o da %10 yok. Sebebini bilmiyorum.


Kaldığım otel herhalde Kabil'in en yüksek binasıydı ve manzara şuydu: Kabil'in etrafı helikopterlerle bombalanıyordu. İnsanlar ülkeye istikrar gelmiş oralı değil. Hala ABD düşman hala Karzai en kötü adam. Bir kısmı konuşmuyor anlayın ki Taliban sempatizanı. Genelde böyleydi.


En ciddi özgürlükse Afganistan'da Özbek kontrolündeki sahada var.Burada bir zamanlar fabrikada tüp dolduruculuğundan askerliğe yükselen General Abdürreşit Dostum'un kontrolündeki sahada da artık eski istikrar pek yok gibi.Bilmeyenler için söyleyelim ülkeyi kurtaran Özbeklerdi.

General dostum, 90'ların sonu ve 2000'lerin başında ülkeyi Taliban'ın elinden kurtaran "Kuzey İttifakı" ile adını duyurmuştu. ABD ve Türkiyeyle iyi ilişkiler kurup desteklenip ülkede başkan yrd. olmuştu. Özbekler ülkede %10 kadar ve her daim derli toplu bir güçleri vardı zaten.


Özbeklerin kontrolündeki sahanın merkezi, Mezar-ı Şerif. Burası gördüğünüz yeşil yerdir. Ama o da ne? Eflatın bir yer var Özbek ve Türkmenlerle arada. İşte onlar da Çaroymaklar. Bunlar da Farslaşmış moğollar. Ülkedeki en cahil kitlelerden biri bunlar. %6-7 okur yazarlık var.


Deyimi yerinde ise üzerine çivi çakılmamış bir toplum bunlar.İran'da ve Afganistan'da yaşıyorlar en çok. Daha az da Türkmenistan ve Özbekistan'da. Bunlar göçebe haldeler.Tamamı Müslüman. Kendi bölgelerinde hastane bile yok diyorlar. Kendi bölgeleri de yok bir idari güçleri yok


Farsça konuşan ikinci toplum ise Hazara'lar. Bunların tipleri genelde çekik göz oluyor ama Türklükten değil, bölgeyi uzun yıllar yöneten ve yerleşen Mooğollardan dolayı. Gen haritalarında Moğolluk varmış. Dilleri Farsça. İran'da en ağır işler, ayak işleri hep bunlardadır.


Afganistan'dan kurtulup kaçan, İran'a gidiyor. İran'da bir hammal, getir götürcü, bir inşaatta amele varsa genellikle bunlardan oluyor. İranlılar Hazaralara karşı bir parça ayrımcı davranıyor gibiler. Hazaraların coğrafyası da ülkenin en orta kısmındaki bölgeler. Çoğunluk şii


Bu insanların coğrafyalarındaki Bamiyan vadisinde bulunan binlerce yıllık Buddha heykellerini bildiğiniz gibi Taliban, topa tutmuştu. Akılsızlığın doruğuydu. Senin ülkene insan gelirse bunları görmeye gelir. Onu da yıktın niye gelsin? Yeniden yapıldı ama yine yıkılacak. Belli.


Bunlar sıklıkla Özbeklerle evlilik yaptıkları için tipler Özbeklerle hayli iç içe geçmiş ama bunlarda da Türk ve Moğol kanı varmış. Ne var ki Farsça konuşuyorlar. Rusları ülkelerinden ilk çıkaranlar için Tacik ve Hazaralar'dır derler.Bunda etkili sebep de engebeli coğrafyaları


Hazara, Tacik ve Çaroymaklar (Oymaklar) ülke nüfusunun toplamda %35 kadarını oluştursa da coğrafyasının yarıdan fazlasına dağılmışlar (yeşiller). Farsça konuşan en büyük toplum Tacikler sünni oldukları için Hazaralar kadar İran'a yakın durmuyorlar. Aralarında milli birlik yok.


Tacikler, Afganistan'ın 2 ayrı ucunca yaşayan en güçlü toplum. Tacikistan Taciklerinden daha da gelişmiş bir milli benlikleri var ve en ılımlı, en idealist ve gelecek vaadeden liderleri olan Ahmet Şah Mesud, suikastle öldürülünce Taliban belası geldi ülkeye. Bu adam efsaneydi


Ülkelerinin dertlisi ve kötü gidişatın farkında olan adı hiç kirlenmemiş insanları öldürürseniz bu kişiler hiç başa gelmez ve geri kalanlarla da istediğiniz pazarlığa oturursunuz. Bazı gizli eller de Şah Mesud'u öldürmekle Afganistan'da kötü bir dönemin fitilini ateşledi.


Penşir vadisinin Arslanı da denilen Şah Mesud'u kameraman olarak gelen kişi kamera içerisine yerleştirilmiş bomba ile öldürmüştü. Ülkesindeki yerel diller yanında İngilizce, Fransızca ve Rusça gibi 7 dil bilen Şah Mesud bir mühendisti. Çok okuyan ve çok karizmatik bir liderdi.


Oluşan boşluğu ise bir çoğumuzun, küçüklüğümde benim bile bir halt sandığımız "Gulbeddin Hikmetyar" doldurdu... Kendisi Ruslarla savaş döneminde ABD'nin muhatabo olan silah alışverişlerine imza atan direniş lideri idi. Peki N'aptı Hikmetyar?


Ülkede Taliban'ın yolunu açacak her şeyi yaptı. Bazı adamlar vardır hareketlerini ve o hareketlerinin sebeplerini anlayamazsınız. V. Partisinden D.P, S. Partisinden O.A gibi bir adamdır bu. Görevdeyken Kabil'de müziği yasakladı radyolarda. Yarım gün Kuran ve marş okundu.
Arnavutların bir atasözü vardır. "Nuk bjen rrufeja ne hale" yani,ŞİMŞEK KENEFİ VURMAZ! Bu da böyle biri. Her haltı ettiği halde ABD onu terör listesinden çıkarmıştır.Çünkü vazifesini tamamladı. Ülkenin içine eden adam bu. Başkası değil. Hala konuşur. Gebermedi de sıraca yarası.

Geldik ülkenin en etkili, en kalabalık topluluğuna. Ülke eğer bir gün bölünecekse, bu toplumun yaşadığı yerler, Pakistan'da kalacak şekilde bölünecektir. Bu toplumun adı ise Peştunlardır. Biraz önceki Hıyar da Peştun'dur. Şu kahverengi sahada ülke nüfusunun yarısı yaşar.


Peştunların takriben 20 milyona yakını Afganistan'da, 45-50 milyonu da Pakistan'da yaşar. Tipleri açısından bizdeki Kürtlere benzeyen bu toplumun Pakistan'da kalan kısmında da aşiretçilik çok yaygın. Arazileri dağlık ve şimdiki Pakistan lideri de Peştun asıllı İmran Han'dır.


Bu millet öyle devlet kontrolüne girmekte fazla ılımlı değil. Aşiret yaşantısı olan hiçbir toplum,devlet kuramayacağı gibi devlet kontrolüyle de barışık olamıyor. Bunların Pakistan'daki F.A.T.A denen (federal idareli kabile bölgesi) kısma da devlet girmiyor aşiretler yönetiyor



Afgan kralları da Peştun idi. Emanullah Han mesela Peştun'du. Ülkede bunlar en güçlü toplum çünkü ana mal giriş güzergahını yani suyun başını bunlar tutuyor. Pakistan'dan besleniyor burası. Taliban da Pakistan'daki yobaz okullarda yetişen talebelerle ülkeye dalmıştı zaten.


Kimi zaman kız okulunu bombalarlar,kimi zaman kız yurdunu bombalarlar. Bunların yaptığı her şey mutlak bir sözde hadisle açıklanır. O şirk, bu küfür. Tamam da kardeşim Eroin çok mu caiz? Ama işte kafiri zehirliyoruz? diyor... Her grup, kendi batıl dininin mimarıdır Ortadoğu'da.


Gelelim ülke neden bölünmeli? Kısmına.Sonrasında ülkedeki diğer ufak tefek toplumlardan yani kimisi Balkanlardan göçmüş olan eski milletlerin kalıntılarından bahsedeceğiz...sarışın çocukların, insanların yaşadığı dağlar da var buralarda. Bu kısım ayrı bir kısımdır ama en sonda.


Kimi zır cahiller çıkıp diyebilir. Niye adamların ülkesini bölmek niye? Esasında İngilizler ve Ruslar arasında ortak bir konsensüs gereği oluşturulan bir ülkedir Afganistan. Yani bu tür ülkelerin kendileri yapaydır. Sınırları da içindeki halklara göre oluşturulmamıştır.


Ortada "adamların ülkesi" yoktur. "No man's land" vardır. Bu tür tampon ülkeler, 2 emperyal alanın ortasında iki ülkenin de ortak sınıra sahip olmaması için kurulur. Budur olay. Bunlara nostaljik bakanlar olabilir ama Yugoslavya da böyleydi. Rus, Akdeniz'e inmesin diye kuruldu.


Peştunların devleti, Pakistan'dır. Farslar'dan Şii olan Hazaralar ve Oymaklar için İran, Sünni Farslar yani Tacikler için de Tacikistan. Özbeklerin ait olması gereken yer Özbekistan, Türkmenler de Türkmenistan'a bağlanmalıdır. Ülkenin kendisi zaten yapaydır. Kalpler ayrıdır.


Haşin yeryüzü şekillerinden dolayı milletleri geçtim, kabileler arasında bile etkileşim birçok yerde çok azdır. Milli bilinç zaten sıfır. Ülkeyi birleştirmek için dini söylem gerekiyor ki bunu da yapan tek Taliban'dır. Millet yok hepimiz Müslümanız ile yiyorlar ortalığı bunlar


Milliyetçilik, yani Etnik milliyetçilik birçok ülkenin derdi, baş belasıdır. Ancak Afganistan'ı kurtaracak tek şey, etnik bölünmedir. Zira Taliban, ırklar, milletler yok hepimiz biriz diyerek ciddi bir güce sahip. Taliban'ı tek bölecek şey, milletlerin ülkelerine bağlanmasıdır.


Böyle ılık g... sosyal doğrucu trollerin anlayacağı bir mesele değildir bu. Halkları bölerek oluşturulmuş yapay bir ülkeyi, çevre halkların ülkelerine bölüp Taliban'ı yok etmek, bunların anlayacağı bir ufuk değildir. Zaten yazdıklarımı bir süredir takip edenler kavrayacaktır.


Taliban, hemen hemen ülkenin her yanındaki etnik gruplardan katılımlar gören bir müessese. Tarihe düşman, doğaya, insana, kadına, sanata, hayatın neşesine düşman. Düşünceye düşman. Bu örgütün düşmanı ise "Etnik Milliyetçiliktir" İşte bu coğrafyayı da kurtaracak tek şey budur.


Bazen araziyi fare sardığında Yılan'ın gerekliliğini görürsünüz. Bazen de orman tüm ormanı yakmaya başladığında belli yerlerde kontrollü yangın çıkarırsınız ki yayılmasın. İşte Afganistan'ın geleceğini kurtaracak şey, yapay ülke olan Afganistan'ı ortadan kaldırmaktır.


Çevredeki ülkelerden en kötü durumda olan Tacikistan'da bile insanların sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimi, daha iyi boyutlarda. Bu ülkede ne vergiyi doğru toplayabilir ne de eğitimi yaygınlaştırabilirsiniz. İçerisindeki milletleri bir arada tutmak için din hep kullanılacak


Milletleri hiçe sayan,büyük nüfusu ve büyük araziyi yönetmek için büyük bir ortak noktayı,dini kullanan ve halkı bitap düşüren Taliban, bunu büyük coğrafyayı kontrol etmek için istemekte. Taliban'ı da kontrol eden gücü hepimiz biliyoruz zaten. Şimdi demek istediğim açık mı?


Etnik milliyetçilik, istikrarlı devletler için cehennemdir. Yugoslavya için, Irak için sonuçlarını gördük ve tabii ki ülkemiz için de tehlikelidir. Ama istikrarsız devletlerde etnik milliyetçilik, Frankenstein bir ülkenin tasfiyesi ve milletlerin ülkeleriyle kucaklaşmasıdır.


Bugünlerde Bosna Hersek'i de bu şekilde "Failed State" olarak gösterip "Paylaştıralım" diyenler (fotodaki) mevcut. Huzur gelir mi? Söyleyeyim evet gelir. Ama 2 topluluğa gelir. 3. topluluğa yani göç ettirilerek ülkenin yarısından kovulan bölgenin kadim sahibi Boşnaklara gelmez


Ama Afganistan'da olası bir paylaştırılmada ülkemi elimden almayın diye bağıracak bir toplum yok. Her biri zaten çevredeki ülkelerin dillerini konuşan insanlar. Dolayısıyla aslında çevre ülkelerin kesişim noktasındaki bir yapay ülkenin tasfiyesi en başta Talibanı bitirir Saygılar


Dr. Öğr. Üyesi Bekir Yüksel HOŞ
https://twitter.com/jxlhs/status/1407055456531517440 LİNKİNDEN ALINMIŞTIR.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşar Nezihe Bükülmez (Hayatı ve Şiirleri)

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi

Dünyanın Tüm Bayramları Geri Dönülmezdir!

Dünyanın Tüm Sabahları adlı ünlü film, sinema, müzik, estetik ve aşkı buluşturur. 17. yy sonlarında Fransa’da, sarayda başlayan filmde saray müzisyeni, büyük bir salonda kederli bir halde öğrencilerine ders verirken mutsuz bir ruh hali ile konuşuyor. Çok saygı duyduğu ustasından söz etmeye başlıyor. Büyük bir viyola sanatçısı olan ustası, karısının ölümünden sonra çiftliğindeki kulübede inzivaya çekilmiş halde iki kızıyla yaşamıştır. Bazen karısını yanında hayal eden, ona aşkını koruyan ustası, saraydan aldığı teklifi düşünmeden ilkeleri uğruna geri çevirir. Bu ilkeler, saray müzisyenliği yapmamak, müziği sarayın emrine sokmamak, müzikte şan-şöhret aramamak gibidir. Bir gün genç bir müzisyen gelir yanına ve onu eğitmeyi belli şartlarla kabul eder ama genç, ustasının ilkelerini çiğner ve saraya müzisyen olur. Film, günümüz insanına ve ahlaki tercihlerine atıfta bulunuyor, yaşama nasıl bir anlam vereceğimizle ilgileniyor. Ne için yaşadığımız veya çalıştığımızı, sanatı neden ve kim için y

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odaklandığı a