Nereye gittiği bilinmeyen ama inatla akmaya da devam eden hayat yolculuğunun önemli duraklarından birisi olarak bayramlar hep ilginç görünmüştür. Sadece yaşam için bir mola olması değildir bayramı cazip kılan. Aslında bizatihi hayatın önemli bir şahididir bayramlar. Çocukluk dönemlerimiz, gençlik yıllarımız, kendi ailemizi kurduktan sonra yaşadığımız dönemeçler hep bayramlar vesilesiyle hatırımızda kalmaya devam eder.
Genelde bayramda alınan ışıl ışıl elbiseler, gıcır gıcır ayakkabılar, ilk servetlerimizi oluşturan harçlıklar, ilk kez karşılaştığımız akrabalarımız ve o günlere özel hazırlanmış enfes yemekler, baklavalar, börekler hep bayramların damaklarımızda bıraktığı tükenmez tatlardır. O sarmalar ki nazenin ellerde ince ince dokunmuş, o börekler ki yaprak yaprak döşenmiş, o baklavalar ki ince ince dilimlenmiş ve sevgilisiyle buluşmayı bekleyen körpe birer aşık gibiydiler.
Arife günü ayakkabı alır ilk kez bayramda giymek üzere en kuytu yerde saklardık. Bir keresinde mahalleleri kolaçan eden hırsızın gadrine uğramıştı yepyeni ayakkabılarım ve merkepten düşmüş karpuza dönmüştüm adeta o bayram. Güvenlik kamerası henüz icat edilmemişti elbette ve giden geri gelmiyordu. En yakın polis Lalebahçe'de idi ve kimse şikayet için oraya gitmeye tenezzül etmezdi. Gözüm gibi sakladığım, Alman malı, göbekten vitesli mavi bisikletim bile buharlaşıp uçmuştu kömürlükten ama arkasından su içmekten başka bir şey yapamamıştım. Şairin "pasaporta ısınmamış içimiz" dediği gibi bir durumdu karakolla olan bağımız.
Bayram namazı da çok yaşamsal bir figürdü. Yolu hiç camiye düşmeyen komşularımıza bile bu namazda rastladığımızda mevzunun tahmin ettiğimizden daha derin olduğunu düşünürdük. Namaz sonrası bütün mahallelinin tek sıra halinde, birbirini tanısın-tanımasın birbirinin bayramını kutlaması çok eğlenceli gelirdi masum dimağlarımıza. Bir de arada bir cömert bir komşumuzdan harçlık kaptık mı keyfimize diyecek olmazdı.Sadece bir ritüel, yaşamın hızla akan suyuna karşı verilmiş kısa bir mola değildi kısaca bayramlar. Kalabalık halinde komşuların ev ev gezerek birbirinin hal hatırını sorması, ikramların birbiriyle yarışması, gerçeklerin hayallere karışmasıydı o günler... Harçlıklarımızla mantar patlatan tabancalar, renkli renkli balonlar ve bilyeler alır arkadaşlarla maceradan maceraya koşardık bir kaç gün boyunca. Hatta bayram günleri sona erse bile o günlerde yaşananlar bir süre daha etkisini devam ettirirdi. İbrahim Sadri'nin "Kuş Hatıraları" adlı enfes şiirinde anlattıklarına döndüğünün farkındayım mevzunun ama neyleyim ki bütün bunlar hep yaşanmıştı hayatın kısa molalarında...
Şimdi Kovanağzı mahallesindeki eski(meyen) evimizden bir tuğla bile kalmadı geriye ama o bayramların damağımızda bıraktığı tat hala tazeliğini koruyor. Dişçi Camii dışında mahalle tamamen kentsel dönüşümün modern görünümlü binalarıyla doldu belki ama o koca binaların altında ne hayaller, ne bayramlar ne yaşanmışlıklar vardı, bir bilseniz. Sadece yaşayanların yaşadığı yaşanmışlıklardı onlar... ☺☺☺
#bayram #kurban #yaşam
Yorumlar