Ana içeriğe atla

Liderler (4): Akşener


Prof. Dr. Zekai Özdemir

8 Ağustos 2021

Türk siyasetinde milletvekili olduğu partinin liderinin kendisine liderlik vermemesi sonucu parti kurma cesareti gösteren tek kadındır. Behice Boran ve Tansu Çiller’den sonra kendisini lider olarak gören Akşener "bu ülkenin babaları çok olmuş ama anaları çok az  olmuş "düşüncesiyle liderliğe soyunmuştur. Bu anlamda Akşener hareketi, bir ülkücü hareket olmayıp devlet ana olmaya aday bir “devlet ana" harekatıdır. Dolayısıyla Akşener'le birlikte devlet "ana" olma vasfına kavuşacaktır düşüncesi bu hareketin temel hareket noktasıdır denebilir. Yani, harekât ana kuzularını (işsizleri) koruyacak bir hareket olarak değerlendirilebilir.

Akşener hareketi, devlet ana esaslı olması dolayısıyla bir yenileşme hareketi de değildir. Tam aksine, eski devlet geleneğine dönüş hareketidir denilse yanlış olmaz. Özellikle “dört eğilim” çizgisinde olması Akşener hareketinin “kökü mazide olan bir ati” hareketi olduğunu gösterir. Ekonomik, siyasal ve sosyal anlamda uygulayacağı politikaların eskiye yönelik olacağı da düşünülürse, hareketin geleceğinin süresi de ortaya çıkmaktadır.

Türkiye ekonomisi dar boğazda değil batmış halde, siyasi yapı kirlenmiş zeytin karasına dönmüş, sosyal yapı ise izanı ve hendesesini kaybetmiştir. Bu hareketin öncüleri şimdilerde milli duyarlılık ve hassasiyetleriyle yenileşmeyi sağlayacak politikalar ele almak zorundadırlar. Yenileşme hareketi silinen kadim kültürü zenginleştirerek yeniden var etme hareketi değildir. Yenileşme hareketi, kadim kültürü esas alarak küresel ve insani, toplumsal, siyasal ve ekonomik realiteleri asıl olan yerine koyma hareketidir. Bu bağlamda, Akşener hareketi kadım kültürle çatışmayan onu koruyan yanıyla muhafazakar, evrensel kültürü de dışlamayan ret etmeyen yanıyla yenilikçi, kısaca "muhafazakar-yenilikçi" bir sentez hareketi olmalıdır. Ancak görünen o ki, böyle bir ruh hali ne Akşener’in kendinde ne de İYİ partinin kurumsal yapısında vardır.

Akşener’in ülkücülerle kültürel münasebeti mi var yoksa duygusal bir ilişkisi mi var anlaşılmamaktadır. Yani kültür milliyetçisi olan MHP’ye genel başkan olsaydı nasıl bir doktrin geliştirip yol haritası çizecekti, o da meçhuldür. Belki de Bahçeli bunu gayet iyi bildiği için genel başkanlığı ona kaptırmak istememiştir. Bu hareket, Türk dünyasıyla kopan bağları tekrar kurma anlamında bir Avrasya, İslam coğrafyasıyla kurulduğu düşülen fakat pamuk ipliği gücüyle bağlanmış ilişkileri tekrar eski ve kalıcı ilişkilere dönüştürmesi anlamında bir Afrika, bunlara ilaveten iktisadi hayatın bir parçası olan batıyla ekonomik entegrasyonunda bir Batılılaşma hareketi değildir. Kısaca Akşener hareketi batıya kaçan aydınları doğuya, doğuya kaçan münevverleri Anadolu'ya getirmeyi amaçlayan geniş yelpazesi olan bir Milli-İslami hareket olarak görülmemelidir. Daha açıkçası, mukadderata inanan bir vicdan hareketi bile olmayıp, iktidar olma hareketidir. El-cümle, Akşener hareketi, bir Topçu, bir Atsız, bir Güngör ve nihayetinde bir Arvasi hareketi asla değildir.

Bu anlamda Akşener hareketi bir hareket bile olmadığı için milyonlarca Türk'ün ve Müslüman’ın istikbal hareketi olamaz. Bu açıdan bakılınca, küresel bir hareket olmadığı gibi yerel bir hareket de değildir. Akşener hareketi bir mesuliyet, bir cesaret ve bir kararlılık hareketi de değildir. Harekete, "reddedilmenin dayanılmaz hafifliğidir" denilse yanlış olmaz. 

Dolayısıyla memleketin kuvvetlerin tükendiği bir zamana gelmesinden bu hareketin bir kader hareketi olduğu anlamı çıkarılmamalı tam aksine bir konjonktürel hareket olarak görülmelidir. Akşener ne Türk’ün demir leydisi ne de özbeöz Türk'ün asenasıdır. Meral hanımın, Türk-İslam dünyasının kadın Timurlenk olabilmesi için hayalleri ve rüyalarının sonsuzluk ufku çok geniş ve uzun olmalıdır. Ama hiç de öyle görünen biri değildir. Türkiye'yi yeni bir dünyada doğuracak olan bu harekatın ana çizgileri şöyle dursun, gölge çizgileri bile yoktur. O nedenle barajı aşan fakat kendi barajında boğulacak bir harekettir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

yaşar nezihe bükülmez, hayatı-şiirleri

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi...

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odak...

hayata bir mola olarak bayram

Nereye gittiği bilinmeyen ama inatla akmaya da devam eden hayat yolculuğunun önemli duraklarından birisi olarak bayramlar hep ilginç görünmüştür. Sadece yaşam için bir mola olması değildir bayramı cazip kılan. Aslında bizatihi hayatın önemli bir şahididir bayramlar. Çocukluk dönemlerimiz, gençlik yıllarımız, kendi ailemizi kurduktan sonra yaşadığımız dönemeçler hep bayramlar vesilesiyle hatırımızda kalmaya devam eder. Genelde bayramda alınan ışıl ışıl elbiseler, gıcır gıcır ayakkabılar, ilk servetlerimizi oluşturan harçlıklar, ilk kez karşılaştığımız akrabalarımız ve o günlere özel hazırlanmış enfes yemekler, baklavalar, börekler hep bayramların damaklarımızda bıraktığı tükenmez tatlardır. O sarmalar ki nazenin ellerde ince ince dokunmuş, o börekler ki yaprak yaprak döşenmiş, o baklavalar ki ince ince dilimlenmiş ve sevgilisiyle buluşmayı bekleyen körpe birer aşık gibiydiler. Arife günü ayakkabı alır ilk kez bayramda giymek üzere en kuytu yerde saklardık. Bir keresinde mahalleleri kola...