Ana içeriğe atla

Kazakistan Olaylarının Düşündürdükleri (Ocak 2022)

Dr. Bekir Yüksel Hoş

https://twitter.com/yukselhos/status/1479182135978246146

Kazakistan, dünyanın coğrafi olarak 9. büyük ülkesidir. Nüfusu Hollanda kadar ya da İstanbul'u biraz fazladır. Kazak kelimesinin KAZ (gez) kelime kökünden türemiş "Gezekler" gibi bir anlama sahip olduğu söylenir. Delibaş, hür, yiğit manasındadır. Ancak her ateşi bir su, her hürriyeti bir esaret söndürür.

Timur'un, büyük ve oturmuş bir devlet olan Altınordu devletini yok etmesi ile birlikte, oluşan boşluktan Ruslar devletleşme ve imparatorluklaşmaya doğru yürüyecektir. İktidar hırsıyla hareket eden Timur, aslında başımıza Rus belasını saran ilk kişidir. O boşluk, onun eseridir.

Biz coğrafyacılar olaylara farklı bakarız. Timur'un Semerkant, Taşkent, Buhara gibi yerleri imar etmesi ve bilim adamlarına uygun ortam sağlaması, onun bizde değil tarihte yüceltilmesini sağlar. Timur, müesses bir Türk devletini yıkmış, diğerini(Osmanlılar) ciddi sakatlamıştı.
Bazen bir lider haklı olabilir hatta iki taraf da haklı olabilir. Otoriteler genellikle anlaşamaz. Gücün müzakere kabul etmez bir mağruriyeti vardır. Burada haklı haksız noktasında bakmıyoruz. HATA noktasında bakıyoruz. Çünkü o hata, Türk dünyasının %60'ını esarete götürdü.
Tarihte birçok bozkır devleti, yüzlerce yıllık müesseseleşmiş devletleri işgal etmiş, onları kültürel bir çöle dönüştürmüştür. 1258 yılında Bağdat'ı yakıp yıkan Moğollar,İslam Dünyasını 100 yıl geriye götürecekti.Ama aynı moğollar bir "kültür devleti" oluşturamamıştı.Timur da.
Güçlü liderlerden sonrası tufandır. Çünkü mutlak güç, kurumsal her otoriteyi emri ile sulandırır. Kurumları çürütür. Vezirler kukla, kurumlar tabeladır, emir eridir. Kurum devletlerinde vezir de şeyhulislam da yargılanır. Devlet böyle yaşar. Tek adam devletleri saman alevidir.
Ankara savaşından 11 sene önce yapılan Kunduzca savaşı, günümüzde Samara şehrinde olmuş. Altınorda devletinin en öz toprakları. Timur burada Altınorda'nın adeta içinden geçer ama devlet belini doğrultamaz 100 yıla kalmadan yıkılır.Günümüzde bu bölge Rusya'nın sanayi cennetidir.

Şu manzaraya baktığında Timur mu haklıydı Toktamış han mı? Demek, manasızdır. Ortaya çıkan sonuca baktığında Timur'u yüceltmek de.. Samara, Türk Volga Bulgarlarının başkenti, günümüzde o kadar Rus'tur ki Türklük burada silinmiştir. Bir çekişme ile en güzel toprakları kaybettik.

Ruslar,Altınorda devleti yok olunca koyu yeşil noktadan açık yeşile doğru ilerlemeye başlar. Bu boşluğu ve oluşacak felaketi gören Sokollu Mehmed Paşa,Volga ve Don kanallarını birleştirerek Orta Asya'ya donanma göndermeye çalışır. Kuyusunu kazan koltuk sevdalılarınca öldürülür.
Türklüğe hizmet ettiğin kadar Türksün. Eski bir paşanın deyişi ile, "Türklük kanda değil, erkanda olmalıdır. Yoksa Ali Kemal de Türk oğlu Türktü, Cem Sultan'ın Hristiyanlaşan nesli de, Türke karşı savaşan onca hain Türk de. Sokollu engellendi, başaramadı. Rus, doğuya ilerledi.
Türkün Türkten başka düşmanı yoktur. Türk, türkün dostu asla olamadı. Partilerimizin hatta partilere oy verenlerin bile dili, adeta düşman dilidir. Bu yüzyıla dek tarihte hiçbir Türk devletinin diğer Türk devletine hayat kurtarıcı desteği olmamıştır. Hep iktidar mücadelesidir.
Şu sarı kısımda gördüğünüz Azerbaycan toprakları Ruslara düşerken Gence Hanı Cevad Han'ın Ruslara direndiği devletçiğinde yazdığı son mektuplar tarihe geçmiştir.Türk,Türke dost olsaydı 1804'te Osmanlı yardımı gelirdi.Şii acemlerdi onlar bizim için. Sünni bağnazlığın kalesiydik.

Tersi de söz konusu tabii.Azerbaycan'ı o tarihlerde elinde tutan Türk kökenli Kaçar sülalesi de Şii bağnazlığın kalesi idi.Bir saçma mezhep didişmesi sebebiyle iki büyük Türk kitlesi, bir olup Rusun üzerine yekpare gidemedi. Kırım,Kuban,Azerbaycan hepsi o tarihlere yakın düştü.

Türk, Balkanlarda yalnız savaştı, Azerbaycan Türkü de Kafkaslarda ve İran'da. Herkes, deyimi yerinde ise yok oluş sırasını bekledi. Bir millet, ulus olabilip her iki taraftaki manyakları dinlememek gerektiğini bilemedi. Türkler, aslında ulus da olamadı, ortak ülkü de kuramadı.

Bu yüzden bir Türkün derdi, hiçbir zaman bir diğer Türkü germemiştir. Herkes kendi ekmeğinde aşında kısacası. Misal 3-5 maaşlı bir dürzü, Anadolu'da evi yanmış Toros yörüğünü takıyor mu? Takmıyor. Sistem, ulus, ortak ülkü, ortak kalp, ortak şuur, ortak amaç geç babam bunu sen.
Ana devletle kara veya denizden bağlantısı kesilen devletler, bir adacıktan farksızdır. Farklılaşır ve sahibinin yörüngesine girer. Kazakistan'ın kara bağlantısı Anadolu ile 1550'lerde kesilmiştir. Hangi gücün altında çok kaldıysan onun etkisi barizdir. KKTC'den hesap ediniz.
144 yıl önce Ulu Hakan hazretleri Kıbrıs'ı İngilizlere üs olarak teslim ettiğinde yani 1878'den 1974'e dek,Kıbrıs neredeyse 100 yıl İngiliz etkisinde idi.Yadırgamayın o kardeşlerimizi.100 yıllık etki az değildir. Yeni doğan yavrunuz 40 yıl başkasına baba dese kolay mı değişir?
Devletleri analiz etmek,onların en ufak yapıtaşı olan üniteler değil,devleti kuran en minör canlı unsurdan yani insandan geçer.İnsanın serencamı gibidir bu. Hangi ülke idaresinde çok kaldıysan kültürün ona yatkındır.Kazaklar uzun süre Alla Pugaçeva dinledi Rus filmlerine güldü.

Senin ülkende o sıra farklı bir özgüvenle farklı bir kültür ortamı kendi halkına farklı bir medeni ve milli şuur veriyordu. Onların asla bir milli kahraman Karamurat figürü, çocukluklarında haçlı askerlerini öldüren imgelerle çocuklukta yer etmedi. Senin gibi bakamadılar Rus'a.

TV ile tanıştıklarından itibaren hiç Rus general öldüren bir kahramanları olmadı. Rus, onlar için tıpkı Gandi'nin İngilizleri Tanrı sanması gibi bir yarı tanrıydı. Yanındaki komşusu, fabrikada veya okul sırasından arkadaşıydı. Milli şuur, gayrımilli eğitimle gelişmez. Kuraldır.
Kolay değildir bu toplumların içinden "HAYIR" diye kalkan bir DUDAYEV, bir ALİYA bir ELÇİBEY, bir DENKTAŞ çıkması. Kolay değildir küllerini üflediğin eski bir kılıcı öpüp alnına koyman. Kolay değildir askerlik yaptırılmamış milletlerin kahramanca savaşmak istemesi. Çok zordur.

Turancılık şudur: Ayrı ailelerin alıp büyüttüğü yetimlere, bir şekilde bazısı yetişkin olup MÜSTAKİL eve çıkmış, işini gücünü almış ve farklı diller konuşan, adamlara, çocuklardan birisiTürkiye Bayrağı çıkıp diyor ki hey hepinizin abisiyim ve biz şuyuz. Kabul ederler ama heyecan duymazlar.
O heyecanı tek şekilde verirsin. Ortak ekonomi, ortak pazar ve ortak bir refah ideali ile. Saçma salak haritaları "düşmanın gözünün içine sokarcasına" göstere göstere iki yanından tutup poz vermezsin. Para ve refah milletler arasında en iyi tutkaldır. Bunun gerisi düğün tören.
Turancılıkla bağım ilk bir toplantıda başladı ve toplantı sonunda bitti. 80 dakikalığına bu fikre girdim ve çıktım.Dinlediğim amca önce güzel başladı coşturdu sonra dede korkut peygambere,ergenekondan çıkan masalsı kurt cebraile bağlandı. Çıktım ve psikolojimi kurtardım o gün.
Dünden bu yana Kazakistan'ı dinliyorsunuz. Biri diyor ki ABD var, diğeri diyor ki Rusya var biri diyor Çin oyunu bunlar. İsrail oyunu diyen vitaminsizler bile çıktı ne diyeyim? İnsanın bazı saçmalıklara gülmekten Kasım Süleymani gibi patlayası geliyor. Arkadaşlar olay şudur:
Kazakistan gibi ülkeler "FAILED STATE" olmaya çok yakın ülkelerdir. Böyle olmamak için 4 şeye dikkat etmeleri gerekir. 1- Tartışmasız Egemenlik (bunu destekleyecek nüfus kitlesi zaten hayal) 2-Sınırlarda istikrar (sınırlar feci uzun) 3-Politik istikrar 4-Ekonomik istikrar
Türkiye'nin 3,5 katı kadar geniş, bir ucundaki insanın diğerinden haberinin olmadığı az nüfuslu bir ülke, kendi kendisini Rusya gibi bir gücün yanı başında batı tipi "DEMOKRASİ" ile idare edemez. Sınırlarını koruyamaz, o sınırlar da zaten onlara hediye, TUZAK sınırlardır.
Rus, yönettiği milletlere 4 şekilde devlet verir. Yaz kenara! 1-Estonya gibi içine önemli oranda kendi nüfusunu da katar, içeride hep etkili olmak için. 2-Ukr ve Kazakistan'a olduğu gibi fazladan toprak verir, beraberinde de nüfusunu kitler. İleride hep dalma bahanesi vardır.

3-Tataristan gibi, etrafını Rus toprakları ile çevreler, Rusya ortasında çevrelenmiş bir cumhuriyet verir. Oradan hiçbir yere gidemez
4-İçinde her an ayrılmaya hazır bir tümörü destekler.Gürcistan'da Oset,Abhazı, Moldova'da Transnistria, Azerbaycan'da Karabağı, Ukr'da Kırımı

Çok sayıda milleti yönetmek bir sanattır ve Rusya, bu sanatı bir şekilde 300 yıldır (Deli Petro) zamanından bu yana bilir. Komünizm döneminde milletlere verilen özerk cumhuriyetler de böyledir. Tam ayrılsan batarsın. Akü fabrikası var malzeme Rusya'dan geliyor. Acından ölürsün.
Bu yüzden Sovyetler döneminde yapılmış üretime dönük fabrikaların çoğu, bağımsızlığa geçişten sonra işlevsizleşti. İşçi açığı ise asla doldurulamadı ama halk bir şekilde ekmek elden su gölden yaşamaya alışmıştı. Sovyetlerdeki Türklerin refah seviyesi hiç de kötü değildi.
Bir üniversite öğrencisi çift, üniversitede bursları ile birlikte evli olarak yaşayabiliyor, senede birkaç kez bedava tatile sıcak Karadeniz kıyılarına tatile gidebiliyor, onca kez kaplıcalara tatile gidiyordu. Çünkü sosyalizmin öğrettiği "Özgürlük" tanımı, ansiklopedide buydu.
Kazak,Özbek,Türkmen ve hatta Azerbaycanlı kardeşlerimize sorun. Sovyet dönemini,ağızlarını doldura doldura bir bollukla anlatacaklardır. Özgürlük ise ansiklopedide şöyle yazmaktaydı. ÖZGÜRLÜK: İHTİYAÇLARIN KARŞILANMASIDIR. İhtiyacım karşılanıyorsa özgürüm diye büyüyorsun düşün.
Türkmen, Kazak, Özbek, Kırgız, Tacik ekonomilerini incelerseniz 2000'lere dek hepsinin birbirine "yaz deftere" türü gittiklerini görürsünüz. Ama işler böyle gitmiyordu. Sovyet döneminde beleşe olan telefonlar da 2000'ler başına dek böyle devam etti. Gaz, elektrik çok ucuzdu.
Halkları eski konfora alışuk olan bu liderler, ülkelerini serbest piyasa ekonomilerine adapte edemedi. Eski hiçbir yatırım doğru dürüst yenilenemedi. Otellerde ağaçlar büyüdü, havuzlar b..k çukuruna dönüştü. Enerji fiyatları da dünya piyasasına endekslenince iş çığrından çıktı
Hani ye tamam anlarım ama Ukrayna'nın petrolü yok adamlar onca rüşvet ve çürümüşlüğe rağmen daha rahat yaşıyor. Bizim "it eziyeti" halimiz ne? diyorlar uzun süredir. Aşağıdaki grafik, ülkenin dış satımıdır. Ful petrol satıyorlar. Buraya kadar iyi. E para nerede peki? Soru bu!

İki güçlü komşusuna karşı ABD ve AB ile aşama aşama yakınlaşmaya çalışan Nazarbayev'in de ABD ile denge olarak gönderdiği Gülenci-fetö bu tepkiyi fiştaklayan ayrı bir başlık tabi.Yurtdışındaki hayatı gören kimse Kazakistan'ı beğenmiyor. Sovyet döneminden daha kötüyüz algısı var.
Biz, bize ekonomik olarak bağlı olmayan ülkelerin, kendi iç meselemize bizim gibi bakmalarını istiyoruz. Hepsi yetim büyümüş, kendi göbeğini kendisi kesmiş. Sovyetleri uzay yarışı ile ekonomik olarak çökerten ABD, aslında bu devletlerin de bağımsızlık sebebiyiz diyor.
Mesela Orta Asya Cumhuriyetlerini ilk tanıyan biziz diye biliriz değil mi? Ama değil işte. ABD'dir. Bizim Kazakistan'ı tanımamız 2 mart 1992 iken ABD daha 16 Aralık 1991'de tanımıştır Kazakistan'ı. Gariptir ama CIA, bu ülkelerin ayrılmasında etkili iken biz o mutfakta değildik
Söz ile bağımsızlığı ilk tanımış oluyoruz ama diplomatik ilişkiyi ABD'den sonra başlatıyoruz. Sizce de her şey net mi? Ağalar masaya oturmadan son söz söylenmiyor. Dünyadaki müesses nizam budur. Öğrenin, sokun kafanıza. ABD'li olmuyor doğru... ama ABD'siz de olmuyor maalesef.
Daha 1950'lerde başlıyor ABD,orta asya ülkelerinden adam satın almaya.Bilim adamlarının gezileri ve karşılıklı ajan faaliyetleri ile sadece Kırgızistan'da 1300'den fazla sovyet teknokratı maaşa bağlanmıştı. Kendiliğinden ayrılmadı o devletler. Biz ne vereydik? Türk kahvesi mi?
Mutfağında olmadığın yemeğin, salonunun başköşesinde de olamazsın. Hepsinin ABD ile ilişkisi bir şekilde sürecekti ve Fetö hareketi de bu boşluğu gördü (onlara gösterildi) ve o yüzden oraya oynadı. Yoksa çok da umurundaydı orta asyalı çocuğa efe giysisi giydirip okutmak.

Bu şekilde dehlendi Anadolu insanı.Milliyetçilere işte böyle icraat yapılır dercesine,ağzında dişi olmadığı halde Turan rüyaları gören ve Anadolu irfanı ile dünyaya ışık saçtığını düşünen gerizekalıların gurur damarına oynandı bir güzel. Maalesef rahmetli özal da makyavelistti
Oralar hiçbir zaman senin olmadı,senin değildi senin de olmayacaktı.Oraya gidip ULUSAN da olmayacaktı, iş kursan da olmayacaktı. Sen, sadece bir küresel gücün taşeronu olarak orada açtığın okullarla yücelttiğin bir hikaye ile Türkiye'yi ele geçirecektin. Sırayladır bu işler... Aşağı dönük kırmızı üçgen
Dünya ile rekabet edebilecek dil bilen, büyük güçlerle pazarlık edebilecek bir ekibiz izlenimi verdi bu okullar. Kazakistan da Çin ve Rus kıskacında bir ülke olarak buna iyice yaslandı tabi. Biliyorlardı ki cemaatin ABD ile diyaloğu it ve sahibi arasındaki ilişkiden ibaretti.
Gerçek bir makyavelisttir bu eski sovyet idarecileri. Nazarbayev de öyle.Bu sebepten kurduğu dengede şeytanla işbirliği de olacaktı. Türkiye ne yaptı? Bol bol inşaat ihalesi aldık. Coğrafya parçalı, siyaset ayrışmış ve o parçalılık hiç giderilemedi.3-5 sıcak mesaj sadece sostu.
Herkesin damarına oynuyordu. İslam dinimiz, Atatürk harika lider, Türküz kökenimiz birdir vs. İşte lider budur. Ama yapması gereken en önemli şey, bizden nüfus transferiydi. Anadolulu nüfusu getirmek gibi bir projesi olmadı. Kitlesel bir göçle Kazakistan çok şey başarırdı
Kazakistan bu tür bir proje ile Almanya'ya olan Türk işçi göçünün 2-3 mislini çekse idi ki bunu yapabilecek güce sahipti çok şey fark ederdi.Ama bunlar İsrail gibi bir politika gerektirir.Atayurda geri göç kampanyası için yukarda saydığım milli şuur ve halkın buna hazır olması
1991 yılındaki bağımsızlıktan, Yeltsin döneminin sonuna dek geçen 10 dutluk senede Kazaklar maaş vermese dahi Türkiye,tüm emekli nüfusunu buralarda kral gibi yaşatacak imkana sahipti.Emekli evleri yapılabilir, 40 yaşlarındaki astb.ordu emeklileri gidebilirdi. Bu da yapılamadı.
Göçün, gidilen yerdeki hakimiyeti mayalayıcı etkisi vardır. Göç edilerek ıssızlaştırılmış ama stratejik açıdan önemli olan bu bölgeye tıpkı Siyonistlerin göçü gibi bir idealle gidebilirdik. Ama bizim Türkçülerimizdeki proje mantığı, üniversitelere çivili sopa yapıp sokmaktı.
Hala kumda oynuyoruz. Somali'de bugün varız ama yarın yokuz. Yarın gitme ihtimalimize karşın orada uyduruk bir üniversite kurup 7-8 bin akademisyeni 10-15 bin de memuru gönderip aileleri ile 100 bin nüfusu göndermek, orada yaşatmak Türkiye'den inanın daha ucuza mal olacaktır.
Bir yerde eğer askerin varsa bugün varsın. Nüfusun varsa, hep varsın. Nüfus ekonomidir, toprak üzerine çakılı unsurundur.Nüfus askeri orada tutacak güçtür. Sudan'da Çinliler tarım arazileri kapatıyor on binlerce km2 hem de. Libya, Somali, Sudan. Fazla nüfusu oralara çekmeliyiz
Türk, dağdan gelen suyu, çölün altındaki tünellerle tarlaların altına km'lerce yoldan getirmiş ve dünyaya TURFAN bölgesinde Turfandacılığı öğretmiş bir millet. Ama şu anda bir bakanlığı işgal eden ithalat çetesi dürzüler sayesinde unun çuvalını 350'ye alıyoruz tabi.

Zor değildi bu ülkelere şu teklifi vermek.
Kardeşim ben halkıma bu kadar emekli maaşı ödüyorum. Aynı parayı sendeyken ödeyeyim sende yaşasınlar, ekonominde bu para dönsün. İstersen ilk nesle oy kullanma hakkı verme sonrakilere ver zaten ata toprağında büyüyen Türk bölücü olmaz.

Ütopik gelebilir söylediklerim ama 3 tip düşünce vardır. -Yok bu işler böyle olmaz(Tipik hımbıl Türk bürokratı mantığı) -Nasıl oldurabiliriz planlayalım(Amerikalı, Japon, Alman) Kitlesel göç olmadığı için Orta Asya'nın nüfussuzluğu onları koruyucu arayışına itti. Budur olay
Kazakistan para birimi Tenge. Türkler Ruslara PARA kavramını de öğreten coğrafya aslında. Eskiden basılı paralar belli bir ayarla ve kalıpte basıldığından kantarda dengede durduğu için ilk Rus prenslikleri de RUSÇADA para için DENGİE demiş. Rusça para demek hala Dengi'dir.


İlk Rus knezlikleri olan Kiev ve Novgorod,kendi paralarını Türklerden daha sonra basmaya başladıkları için dillerde bir mantıksal kural olan şey yani "bir kavramla sonradan tanışan,ilk tanışanın verdiği isimlendirmeyi alır" kuralı o gün de geçerli olmuş. "Denge" Rusçaya girmiş.
Ancak şartlar değişti. Şimdi Tenge'nin adı kazakların, denge ise her anlamıyla Rusların elinde kaldı. 130 kadar etnik grubun yaşadığı bu ülkede söz konusu grupların çoğu 100 bini geçmiyor. Rusça hayatın geneline hakim. Kazakça ise onun yerini almayı denedi ama kısa sürdü.
Hayvancılığa müsait topraklarıyla Türk Dünyasının Avustralya'sı veya uçsuz bucaksız topraklardaki Madenleriyle Türk Dünyasının Kanada'sı olabilirdi Kazakistan. Güçlenebilirdi. Ama tüm bunlar için vizyon, coğrafyalarına kilitlenmiş bu insanların idaecilerinde doğrusu pek yoktu.
Her zenginin bir haraççısı,her güzelin bir belalısı her muhitin bir tırnakçısı olur.O muhitin de belalısı, tırnakçısı,haraççısı Rusya'dır.Avustralya ve Kanada'nın arkasında Nükleer anaları olan Kraliçe vardır da Kazakistan'ın arkasında kim vardı? Gerçekler dünyasıdır bu beyler!
Uzaktaki Türkiye'nin tepkisi daha netleşmeden ve biz daha resmi açıklamada kullanacağımız dili düşünmeden Rus geldi ve "krizi" bitirdi askerlerini de çaktı. Hala yanlış okuyorlar olayları. Bir krizin sonunda kim nemalanırsa, senaryo da ona aittir. Ruslar gücünü konsolide etti.
ABD'de yaşayan fetöcü kazakların ve ABD'li olmuş ufak bir muhalefetin sevincini ve sosyal medya zırıldamasını okurken ben de öyle düşündüm bir an ama baktım isyan 2 gün sürmedi ve bitti. 1-2 günlük isyan, planlı bir senaryodur genelde. İtfaiyeci tatbikatı ufak yangın gibidir
İsyanlar 1-2 günü aşabildiğinde evlerinden çıkmaya cesaret etmeyen ANA KİTLENİN sayısı da artıyor. Bu boyutlu bir ülkede bir isyanı maaşlı birkaç bin kişiyle başlatabilirsiniz ama sürmesi için ciddi halk desteği gerekir. O halk hepten sokağa inseydi Kazakistan yoktu. İnmedi.

Ama Belarus'ta tüm halk sokaktaydı mesela. Fakat karşılarında çok ciddi bir devlet gücü ve Rus ordusunu gördüler. Belarus ölçeğinde bir şey EVET BATI PARMAĞI VAR! diyeceğiniz bir şeydir. Bunda bu tarz bir başarılı kalkışma yoktu. Bir de çok çabuk bastırıldı ki bu da manidar.
Tüm bu kalkışmanın BATI DESTEKLİ OLDUĞU GÖRÜNÜMÜ VERİLMİŞ bir RUS AYARI olduğu da akıldan çıkarılmamalı. Bu şekilde Kazak idarecilere "Eski kapınız Rus babanıza güvenmeye devam edin" güveni de veriliyor olacaktır. Rusya kendine müttefik yoksa da olmaya zorluyor böylelikle.
Burada devletlerin çıkarı değil, bir devletle (RUSYA) bir diğer "ergen yaştaki devlet" diktatörünün çıkarı vardır. Rusya istediğini aldı. TOKAYEV de aldı. Herkes koltuğunda, para yine Rusya'ya akacak, artık ekonomi ve iç politika her açıdan Rusya'ya daha yakın olacak. Zorunda!
Sonuçta gelinen durumu kötü değerlendirmiyorum. En kötüsü Kazakistan'ın Tacikistan gibi Çin'e borçlanıp toprak verip yörüngesine girmesi olurdu. Çin yiyeceğine Rus idare etsin. Kötünün iyisidir. Coğrafya Sarı adamdan yana.Uçsuz bucaksız Rusya ile boy ölçüşecek durumda değiliz.
Adriyatik'ten Çin Seddi söylemlerinde ısrar edince Hırvat tutuyor Bosna'nın kıyısı önüne köprüyü dikiyor. Al sana adriyatik. Turan Haritası ile poz verince Rus da al sana Turan. diyor. Maksadın varsa açık etme, ya da maksadını hümanizm ile ekonomik ortaklık lafıyla süsle geç.
Rusya ile 7512 km sınır ne demek hiç düşündünüz mü? 3 Almanya mesafesidir bu. Akıl almaz bir mesafedir. Bu sınırı koruyacak bir Kazak nüfus yok, egemenliği olan bir devlet yok. Dinleyin ağalar! 2,7 milyon km2'lik topraklarda 18-19 milyon güdük bir nüfusla egemen olamazsınız.
Ayrıca başkenti Rusların olduğu bölgeye taşımak da akıllıca görünse de siyasi manada akılsızca bir projeydi. Bir başkent,düşmana yakın noktada olamaz. Maksat kuzeyi Türkleştirmek Rusları azaltmaksa yatırımı kes, millet Rusya'ya giderdi zaten Rus helikopterle, 45 dakikada geldi

Başkent, güneyde Almatı'da olsa evet Çin'e yakınsın ama seni oradan koruyan Tanrı Dağları var. Doğal istihkamdır bunlar. Rus müdahale ettiği an orduları güneye gelene dek teşkilatlanma ve hazırlığa geçme imkanı verir. Dünyada böyle düşmandan uzağa konumlanmış başkentler çoktur

Türkiye'nin Başkentini 20 yıllığına Mardin veya Bitlis'e alabilirsin. Çünkü bize risk yok, kazancı çok. Ama Kazakların böyle bir lüksü yoktu ve esas milli nüfus sikletleri güneyde idi. Coğrafi açıdan tutarsızı seçtiler. Bu da Nazarbayev'in dehası değil coğrafi vizyonsuzluğuydu.
Senin ülkende toplasan 13-14 milyon Kazak ve Özbek var. Nüfusun çok olsa, anlarım. Ama nüfusun da yok. Ülkelerin JEOPOLİTİK KIRILGANLIK KATSAYISI diye bir şey vardır bunu fazla kimse bilmez böyle bir ülkede o katsayı zirve yapar. Her sivri zeka her yerde akıllıca sonuç vermez.
Büyük ülkeler bazen bazı liderlere böyle "büyük hatalar" yaptırırlar. Sovyetlerdeki Orta Asya Türk ülkelerinin kentleri birbirine yakındı çünkü Rusya onları yönetmek için bunu yapmıştı. Zaten Sovyet ordusu çakılıydı. Ama bu ülkeler bağımsız olunca bu, Rusya'da dillendirildi.
Rusya'nın Perinçek'i ve Rus derin devletinin bazı şeyleri "önceden konuşulsun ve tepkiyi test edelim" diye kullandığı Jirinovsky, 2000'lerde "Kazakistan'ın başkentini taşıması Kazakistan Rusları için kötü ama Rusya'nın stratejik hedefleri açısından aslında harikadır" demişti.
Aslen Kazakistan doğumlu bir Rus Yahudisi olan Vladimir Jirinovsky de tıpkı bizdeki ruh ikizi gibi konuşmaz, bazı çevrelerce konuşturulur. Konuşmasının devamında "Ben doğduğumda Kazakistan'da sadece at ve koyun vardı bak şimdi uçak üretiyorlar. Orada hep var olmalıyız" diyordu.
Hasmın sana bazı hataları yaptırırken seni deha gibi sunar, alkışlatır, sana o hatalara milyon, milyar dolarlar harcatır, seni geri dönülemez bir yola sokar. Sanabir şeyi tehdit gibi gösterirken, kendisine daha da bağımlı hale getirir. İşte o hasım aslında senin öğretmenindir.
Öğrenmiyoruz, öğrenmeyeceğiz.Hala güce ve güçlüye tapma,güçlüye koşuk ve mersiye yazma hastalığı var. Vay Timur'a nasıl bunu dersin cahil! diyor mesela. Bilmiyor ki devletler,insanlar gibi doğar, olgunlaşır, medenileşir. Sen gelişme çağındaki devleti yıkarsan ona reset atarsın.
Bir bebek sürekli hastalanırsa, gelişemez. Devlet de modernleşip kurumlarını asırlarca ayakta tutamaz. Devletlerimizin kralları iktidar hırsı ile birbirine yürümüş, arslanlar kapışmış coğrafya sırtlana kalmış hala da kişileri yüceltme, eski krallara tapmaya tam gaz devam.
Ayrıca bir algıyı daha bozalım. Kazakistan'ın tamamı Bozkır değildir arkadaşlar. Özellikle Alpin bir coğrafyası da vardır ve bu, İsviçre'den çok daha daha geniş bir alanı kaplar. Buralara oteller, villalar dikilebilir, turizm şehirleri kurulabilirdi. Bu da hiç yapılamadı.

Adam ta geliyor Kanada'dan, sırf Kazakistan'da kayak yapmak için ama bizde bu ülkelerden bahsedenler cahil ezberin ötesine gidemediği için ülke ya Kımızla ya da Buzkaşi oyunuyla algılarda kaldı. Hani acente tur düzenliyor bu mekanlara? Hiç! Türk Turizminin politikası yoktur.
Turizm, ülkeleri birbirine yaklaştırmak,halkları kaynaştırmak için bir politika olmalıdır. Türkiye'de "Yabancı damat"dizisiyle Yunan damat ciciş gösterilir ve evliliklerde belli etnik algılar kırılmaya çalışırken hiç Kazak damat ya da gelin diye film yapıldı mı? Niye yapılmaz?
Türk halkının Kazaklara olan algısı yok ki... Arkadaşlar toplumları sosyal bazda yapılandırmak için 4 hareket esastır. Yaz bunu! Algı İlgi Etki Eylem. Algı ilgiyi, ilgi etkiyi ve etkileşimi, eylem de toplumsal birleşmeleri getirir. Daha Alevi-Sünni evliliği filmde işlenmedi.
ABD devletinin filmlerle halkı yönlendirici politikaları bile birer örnektir. Siyahileri avukat,subay, doktor,general olarak gösteriyor.Kaynaşmış gösteriyor. Siyahlar %10'sa gerçekte o sektörlerde %2-3 oranında yoktur ama insanlarının vatanseverliğini pekiştiriyorlar böylece.
Bu filmlerdeki modellere bakarak siyahiler ABD devletine sadık, vatansever modeller olmak için okuyor, sistemde yükseliyorlar.Şimdiye dek izlediğim hiçbir filmde vatansever bir Alevi Türk kahraman modellemesi görmedim.Sen bu modeli vermezsen adam tutar sol örgütlere kayar tabi
Filmlerde, askerler cephede konuşuyor. Zenci,musevi, ispanik ve beyaz...Biri diyor dua edelim. Bir aykırı çıkıyor "ben tanrıya inanmam" diyor. Filmin sonlarına doğru hepsi birbiri için kendini feda ediyor. Duygu öyle bir veriliyor ki Lan ne mutlu Amerikanım dedirtiyor izleyene.
Medyanın etkin kullanımı işte budur. Sosyal fay hatlarını ve çatlakları birleştirir, geliştirir. Sünni kökenliyim mesela ama mezhebi bıraktım öyle inanıyorum.Benim için Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Laz ayrımı yok. Ha Kürtçü Kürtlerin de Irkçı Türklerin de ülkeye zerre faydası yok
Kırgızlar,Kazaklar,Özbekler,Türkmenler ile ilgili doğru dürüst bir dizi ve sinema yapım da yok farkettiniz mi? Orada geçen bir sinema çekildi de ben mi bilmiyorum? Nerede mesela milyar dolarları olan Yerli MİLLİ işadamları? O gelirinizin yüzde biri ile bu filmleri yapın yeter.
Algı ve Turizm yönetimi? Halkları kaynaştırıp TEK RUH yapacak ne yaptık? Herkes ekmeğinde aslında. Kimsenin salladığı yoktu zaten Orta Asyayı. Kuru popülizm,ver coşkuyu mehteri, dombra, kımız, ecdad, orta asya, Bilge kağan, dede korkut hööööyyy. Sonuç? Kazakistan Rusu çağırır.
H.A.Y Üniversitesine misafir akademisyen gitmek için 6-7 siyasiyi devreye sokan bir akademisyen biliyorum. Meğer oradan bir metresi varmış. Bir diğer medyatik abi de gidiyordu sık sık, 2.eşi varmış. Olsun abi o da olsun kaynaşalım yeter ki. Türkü çek de ne sebeple olursa olsun.
20 bim ton uranyum ürettiler geçen seneler. Dünya üretiminin %35'i. Hiç sana bırakırlar mı Kazakistan'ı? Elbet bırakmazlar. Ama biz daha derinden ve zeki gitmeli idik. Uranyum madenlerinin olduğu yerlere yerleşmeli idi. Milli İrade Müteahhitleri orada toplu konut yapabilirdi
Rus nasıl hayati madenlerin çıktığı yerlere Rusları özenle nakış gibi yerleştirdi ise, Sırplar nasıl Kosova'da madenlerin çıktığı yerlere saksıya fesleğen oturtur gibi halkını yerleştirdi ise bizler de yerleşmeli idik Kazakistan'a. Bunlar, dutluk dönemlerde kaçan fırsatlardır.


Gencecik emekli olan bir astsubayımız, 100 bin lira ikramiye alıyordu. Aylık maaşı da 500 dolar idi. Oralarda kaliteli konut yapacak gönderecektin bunları. Kral gibi yaşarlardı o parayla. İşte tam bu günlerde senin paralı askerlerin, o ülkedeki iç militer unsurların olacaktı.
Buda yapılamadı. Köpekçi tayfa diyene ana avrat küfrediyorlar. Sembolle dolu içi boş laflarla gelmeyin bana işle icraatla gelin. Bunca fikre dertlenen, keşke olsaydı diye yüreğinde sızı duyan bizleriz. Yoksa ben de biliyorum iki parmağımla kurt işareti çekip boş slogan kesmeyi.
Yaz bunu! Rusların WAGNER örgütünden daha iyi iş çıkarılırdı böylece. Bu insanları tıpkı 40 yaşında emekli olup memleketine giden ve oralarda dinini,Türklüğü yaşayıp Sırpları,Bulgarı,Yunan'ı türkleştiren Yeniçeriler gibi kullanırdık.Bu örnek de kendi tarihimizden bir emsaldir.


Bazı türkülerle kilise kayıtlarında var. Köyünde dönen Yeniçerinin çarığını,tozluğunu,atının üzengisini methederek anlatırlar. "Dime'nin oğlu Türk oldu geldi konak yaptırdı. Ona bakıp 21 civan genç Müslüman oldu hem namaz kılıyor hem de Türk gibi giyiniyorlar. Türküz diyorlar"
Nüfusun gidilen bölgede mayalayıcı etkisi vardır dedik. Türk beklenen değil yağ kuyruklarında bekleyendir diye görüyorsanız görebilirsiniz. Ama biz,bizi bekletecek bir ihtiyacı karşı tarafa verebilmeli idik.Yaklaşan tehdidi gösterip kendimizi çare olarak sunmalı idik.Rus sundu
Söylenecek, yapılacak çok şey var. Kayıp zaman geri gelmez ama yeni başlangıç hep mümkündür. Milli düşünmek, bazen asimetrik düşünmek faydalıdır. Bunun için çalıştık. youtube için abone olun bekleyin youtube.com/channel/UCqAYc kayıtlı floodlar da yakında AnavatanRumeli.org'da.

kaynak: https://twitter.com/yukselhos/status/1479182135978246146

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşar Nezihe Bükülmez (Hayatı ve Şiirleri)

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi

Dünyanın Tüm Bayramları Geri Dönülmezdir!

Dünyanın Tüm Sabahları adlı ünlü film, sinema, müzik, estetik ve aşkı buluşturur. 17. yy sonlarında Fransa’da, sarayda başlayan filmde saray müzisyeni, büyük bir salonda kederli bir halde öğrencilerine ders verirken mutsuz bir ruh hali ile konuşuyor. Çok saygı duyduğu ustasından söz etmeye başlıyor. Büyük bir viyola sanatçısı olan ustası, karısının ölümünden sonra çiftliğindeki kulübede inzivaya çekilmiş halde iki kızıyla yaşamıştır. Bazen karısını yanında hayal eden, ona aşkını koruyan ustası, saraydan aldığı teklifi düşünmeden ilkeleri uğruna geri çevirir. Bu ilkeler, saray müzisyenliği yapmamak, müziği sarayın emrine sokmamak, müzikte şan-şöhret aramamak gibidir. Bir gün genç bir müzisyen gelir yanına ve onu eğitmeyi belli şartlarla kabul eder ama genç, ustasının ilkelerini çiğner ve saraya müzisyen olur. Film, günümüz insanına ve ahlaki tercihlerine atıfta bulunuyor, yaşama nasıl bir anlam vereceğimizle ilgileniyor. Ne için yaşadığımız veya çalıştığımızı, sanatı neden ve kim için y

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odaklandığı a