Ana içeriğe atla

İktisatçı Dostoyevsky




Prof. Dr. Zekai Özdemir

Ölüler Evinin Ekonomik Analizi;Cezaevi Rantı

Paranın özgürlük olduğunu belirtip bu özgürlüğün cezaevinde de hüküm sürdüğünü ifade eder. S.42) Cebine para giren mahkumun o parayı harcamasada teselli oluşunum üzerinde durur. Sonra tefecilik çalışma hayatı ve rehin vermenin cezaevi ekonomisinde rantın kazancının nasıl döndüğü üzerinde durur.S.43)Yoksulluktan kaynaklanan nedenle paranın cezaevindeki değeri özgür hayattaki değerinden daha yüksek olduğunu tesbit eden Dostoyevsky hırsızlıktan gelenlerin içerde yine hırsızlık yaptıklarını görür.D.43)Kaçacılık ve içki satıp zenginleşenleride göz önüne serdiği eserinde, aslında cezaevinin bir anlamda ıslah edici olmadığını gözler önüne seriyor.Kaçakçılar psikolojini öyle tahlil eder ki, zengin olmak için değil, o işi yapmak için yaparlar der. Onları sanat için sanat yapanlara benzeten S.44)Dostoyevsky tutukluların zengin olmasalar bile her zaman bir kazanç yolu bulduklarını tesbit eder.S.45)Sadaka usulününde cezaevinde olduğunu eserinde söyleyen Dostoyevsky dinsel sadakanın eşit paylaşıldığına dikkat çeker.S.45) Eşit paylaşım Dostoyevsky’nin kafasında ilk kıvılcım olduğu düşünülmesin. Çünkü o çarın adaletsizliğine karşı çıktığı için kürek mahkumu olmuştur.Cezaevi özgürlüğünün sadece eğlence ve küfür etmede değil, ekonomik anlamda olması son derece sade bir uslûpla anlatan Dostoyevsky, çalışmanın ağır gelmediğinede işaret ediyor. S.47)Yararlı ve yararsız iş ayrımına verdiği örnek son derece ilginçtir; kürek çekmek suçluya bir süre sonra bir yaratıcılık gelirken bir kova suyu boş bir kovaya doldurup boşaltmanında bir iş fakat mahkumu intihara götürecek bir iş olduğunu tesbit eder. İş ahlakın ceza evinde kendiliğinden geliştiğini bir anlamda  eser sahibi tesbit etmiştir. Bu husus son derece önemlidir. Hem mensubiyet şuuru hem kendinin yararlı biri olduğuna sahip olmak insan özgür olmasada sahip olacağı bir kıymet olarak görür.S.47)Burada mahkumun akılcı bir hedefinin olmadığını için onu değersiz kılacağını son derece çarpıcı bir örnekle açıklıyor. Zorunlu çalışma ve aylaklığın cezaevinde mahkum üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri bu eserinde çok kısa fakat oldukça manalı özetlemiş. S.48)Zorunlu ortak yaşamın S.48)birey üzerindeki bu pozitif ve negatif etki komün hayatının ilk örneği olarak görmek gerekir.Bir ilginç cümle daha; ekmeğin “tayın” S.48) olarak verilmesi veya verilmemesidir. Tayın (ortak) olarak verilmesi yani ortak paylaşımda karınlarını iyice doyurmalarına rağmen tek tek ekmeğin suçlulara verilmesinde aç kaldıklarını tespit ediyor. “Dur demek için para ödersin” cezaevi ekonomisin en belirgin mihenk taşı.S.50)Bu cümleyi besleyen şu cümlede önemli; sende cukkacının tekisin.S.53)Akim Akimiç isimli mahkumun el sanatlarındaki ustalığı onun cezaevinde lüks yaşamasına neden olacak niteliktedir.S.57)Çalışmaktan bela gelmez efendim (cümlesi cezaevinin sosyopsikolojisi ile özgür dünya psikolojinin benzerliğine bir örnektir.Köpeği seven fakat adam öldüren Ölüler Evi bir anlamda rantiyerler evidir.

“Tutuklu tutkuyla sever parayı, o onun için özgürlükle eşdeğerdir, şayet para cebindeyse sakinleşir” S.66) bu cümle özgür insanlar içinde geçerli değil mi? O halde iktisatçılar paranın fonksiyonları arasına “sakinleştirir” kavramınıda koymalıdır.Cezaevinde para ile ilgili en büyük sıkıntı çalınmasıdır. Sonunda bu problemede bir çare bulunur Para birine emanet edilir; Staroobrad yanlısı birine (Vetkovtsev isimli birine) teslim edilir. (S.67) 

Bu bir nevi cezaevinde uygulanan bankacılığın ilkel görüntüsüdür.

Cezaevinde de özgür dünyada oldu gibi para zor kazanılıp kolay harcanıyor. Bu husus son derece önemli gibi durmakta. Buradada mahkumlar bir haftada  kazandığını bir gecede eğlenerek bitirmekteler. Son derece ilginç bir durum; zor kazan kolay harca.İçki ticaretinin kesintisiz devam etmeside (S.71) cezaevi piyasasında eğlence kültürü ve hem para kazanmanın hem de harcamanın yönünü göstermektedir. Cezaevi ekonomisinde içki satmak en riskli (S.71) girişimciliktir ve kısa zamanda yanında satış elamanı olan kapitalist olur. (S.71)Hatta içkiye su katan (S.72) bir girişimcilik seviyesine ulaşır ki bu da piyasa ahlakının cezaevinde dahi olmadığını gösterir.Ancak kamptaki en büyük ahlaksızlık bu olmayıp kaçakçıyı ihbar etmektir.(S.73)Buna rağmen ihbarcı asla hor görülen bii nedense olmaz.

“Al parayı, yap uşaklığını” (S.93) cezaevinde de özgür hayatada işgücünü aşağılayan bir cümle olarak hafızayı canlı tutuyor.

Ranza komşusu Akim’in Çin feneri yapımında iş ahlakına dikkat çeken yazar onun işi bitince dua ederek yattığını belirtir.(S.93)

Yazar bütün suçlular arasında müslüman Nurra’ı temiz ve saflığından dolayı önemseyerek anlatır.(S.95)

Kuyumcusu olmayan şehirlerden kampa iş geliyor ve  tefecilik faizcilik günden güne gelişir.S.103)Cezaevinde onurlu “kaçakçılar” yok değildi, Örnek; Osip.(

S.105)Cezaevi Piyasa yapısı için ahlaktan bahiste ilginç görünüyor. Çünkü burda herkes öyle veya toplumun suç veya ahlak dışı saydığı eylem ve davranışlardan bulunuyorlar.Bu dürüstlüğünün cesaretinin fazla olmadığından ileri geldiğini belirten yazar, risk alma ve girişimciliğe sanki atıf yapıyor. 

Kampta para hem güç hemde tutukluların delirmemesi veya sinekler gibi ezilmemesi için bir ilaç.(S.117) Bu yaklaşım, paranın insanın özgürlüğünün bile önüne geçtiğini çok net ifade ediyor.Tutuklu sözü iradesiz demektir fakat parayı har vurup harman savurunca iradesiyle hareket etmiş olur.(S.128) Özgür hayatta para kazanmak irade parayı har vurup harman savurmak iradesizlik iken cezaevinde tam ters olmakta.Parasını İncil’in içine (S.119) saklayan mahkumun psikolojisini nasıl değerlendirmek gerekir? Şöyle denebilir mi, kampta para din, veya din kampta para demektir. Son derece çarpıcı bir olgu.

Ağbilerinin Her gelip geçene rüzgar bile sattığı (S.125) söyleyen bir mahkumun bu sözü burjuvazinin temel içeriğini vermeye yetiyor.Bu cümleyi takip eden şu cümlede o dönemin nasıl bir burjuvazi temelinin olduğunu işaret ediyor; asıl kafa pahalıya gider, kafa.(S.126) Bu cümle bir anlamda danışmanlığı ifade etsede o günki Rusya’da danışmanlık müessesinin var olduğu düşünülemez. O zaman bu cümle neyin nesiydi?

Kampta işini sanat gibi yapan berberin (S.137) olduğunu söylemesi sanki protestan ahlakıyla doğan kapitalizmin Sibiryada’ki ayak sesi duymuş gibidir, yazar. 

Mahkum arkadaşının İncil’i çalıp ,  sonra satıp kazandığı parayla içki alması, (S.148) cezaevi piyasasında para-din ilişkinin özgür dünyada ki para-din ilişkisinden ne kadar dramatik benzerlik taşıdığının göstermesi açısından önemlidir.

Özgür dünyadaki din bezirganları özgürce dini eserleri satarken, cezaevindekiler kadar burjuva olduklarını fark bile edemeyecek kadar, kendilerini kayıp etmişlerdir.

Kampta Tiyatro sahnelenirken yapılan en güzel yorum; paraya gösterilen saygıdan değil, insanın kendine gösterdiği saygıdan.Devamla soylu gurur.(S.204) Belki romanın en anlamlı cümlesi bu.

Celladın idam mahkumlarından alacağı ücret ceza evinde paranın gücünün göstergesi olarak yine karşımıza çıkıyor.

Ölen atın yerine alınacak olan atın fiyatı üzerindeki pazarlık kamu maliyesi anlamında  son derece önemli;hazineyi mi acıyorsun, kardeşler bu hepimiz parası” (S.308)Cezaevinde deri tabaklama (S.312) işinin yanında kaz besleme işininde (313) olması cezaevi ekonomisinin yasal işleri arasındadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşar Nezihe Bükülmez (Hayatı ve Şiirleri)

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi

Dünyanın Tüm Bayramları Geri Dönülmezdir!

Dünyanın Tüm Sabahları adlı ünlü film, sinema, müzik, estetik ve aşkı buluşturur. 17. yy sonlarında Fransa’da, sarayda başlayan filmde saray müzisyeni, büyük bir salonda kederli bir halde öğrencilerine ders verirken mutsuz bir ruh hali ile konuşuyor. Çok saygı duyduğu ustasından söz etmeye başlıyor. Büyük bir viyola sanatçısı olan ustası, karısının ölümünden sonra çiftliğindeki kulübede inzivaya çekilmiş halde iki kızıyla yaşamıştır. Bazen karısını yanında hayal eden, ona aşkını koruyan ustası, saraydan aldığı teklifi düşünmeden ilkeleri uğruna geri çevirir. Bu ilkeler, saray müzisyenliği yapmamak, müziği sarayın emrine sokmamak, müzikte şan-şöhret aramamak gibidir. Bir gün genç bir müzisyen gelir yanına ve onu eğitmeyi belli şartlarla kabul eder ama genç, ustasının ilkelerini çiğner ve saraya müzisyen olur. Film, günümüz insanına ve ahlaki tercihlerine atıfta bulunuyor, yaşama nasıl bir anlam vereceğimizle ilgileniyor. Ne için yaşadığımız veya çalıştığımızı, sanatı neden ve kim için y

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odaklandığı a