Hem gelnanada yakınlık, anneliğe benzer
bir sığınma duygusu hissedilir.
Böyle bir kadını geçen hafta aniden
kaybettik. “Kör olası hastalığın” pençesine düşmüştü. Korona değil, tüm
zamanların en kötüsü olan kanser illeti idi bu. Bu da öz annemin tabiri olarak
aklımda kalmış, böyle çaresiz durumları üstü kapalı ifade etmek için.
Şekerdeki derme çatma evde geçti
hayatının çoğu. İki oğlan, bir de sonradan yengem olacak ay parçası bir kız
büyüttü gelnana. Şeker fabrikasında işçi olan ama sıradan bir işçide asla
rastlanmayacak derecede girişimcilik azmi ile fokur fokur kaynayan emmimin eşi
idi. Bu, elektronik eşyadan kamyona, oradan arsa ve ev satışına kadar neredeyse
her tür emtianın alım satımını büyük bir heyecanla yapan adamın karısı olmak
kolay iş olmasa gerekti. Zira en sonunda, küçük oğlunun ve torunlarının
gayretleriyle Konya’nın ortasına, İplikçi Camiinin arkasına kocaman bir otel
bile dikmeyi başardı emmim.
Böyle hareketli bir ömrün ortasında
çalkalanan emmimin hiç bir kaba sığdırılamayacak ticari meraklarını
dizginlemeye çalışan gelnananın halini tahmin etmek hiç zor olmasa gerek.
Emmim her yana teahhütte bulunur, 12
Eylül rejimi başta olmak üzere devletle zaman zaman başı derde girdiği için öz
savunmasını geliştirmeye çalışırdı. Benim SBF’de okumamdan büyük haz duyar ve
“savcı bey” diye hitap ederdi. Ortaokul yıllarında ise bu şekilde başarı ile
yoluma devam edersem Ezher Üniversitesi’ne göndereceğini vaat ederdi. Her tür
sürprize açık bu kabına sığmayan adam 9 yaşımda iken elime bir 6 bin lira
sıkıştırmıştı (1980’de bu para küçük bir servet demekti) ki ben de bir
çılgınlık yapıp tamamını en büyük abime düğün hediyesi olarak takıverdim. Böyle
emmiye böyle yeğen oluyormuş demek. 😊
Bir yeğen olarak emmimin peşine
takıldığım küçüklük yıllarımda sabah namazı dönüşü kocaman bir karpuzu “kan
yapacağı” düşüncesiyle aç karna mideye indirdiğimizi bile hatırlıyorum. Bir de
gelnananın hazırladığı enfes yemekleri. Hastalığının ilerlediğini dönemde bile,
ziyaretine gittiğimizde bir şeyler ikram etme telaşı içinde idi gelnana.
Artık ömrünün çoğunu geçirdiği Şeker'deki
evinden, Akyokuş'a çam ağaçları arasına inşa edilmiş 3 katlı bir eve taşınmış ve
daha rahat etmiş bir durumda idi. Ama bu kez, annemin tabiriyle "kör illetle" mücadele etmek zorunda kaldı. Çoğu iş adamı çocuklar ve torunlar büyüttü. Emmim
ile geçirdiği 72 yıllık ortak hayatın ürünü idi bunlar. Beyşehir’in bir
köyünden Konya’ya uzanan pek çok yurdum insanının öyküsüne benzer ömürlere benziyor
belki ama öyküyü anlamlı kılan bizzat yaşanmışlığı ve hafızalardan silinmeyen
hatıralar olsa gerek.
Şekerdeki o derme çatma ama önünde
kocaman asmasıyla temayüz eden o güzel evin yerine şimdi modern apartmanlar
dikilmiş durumda. Gelnana ise ötelere gitti. Sevdiği büyüklerinin gittiği
rahmet diyarına. Karşısında aciz kaldığımız ölüm ülkesine. Bizim de dönüp
dolaşıp vasıl olacağımız sonsuzluk mekanına...
Yorumlar