Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Türkiye etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

YÖK Yasa Taslağı ve Gerçek Yalanlar 2012

  27 Kasim 2012   Giriş Bu günkü gazetelere yansıyan, YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’nın, akademisyenliğin cazibesini kaybettiği yönündeki değerlendirmeleri, Yüksek Öğretim’le ilgili yasa taslağının yeniden gündeme gelmesine neden oldu. İlgili taslakta, Başkan’ın atıf yaptığı bu cazibenin artırılmasına dair çok az işaret bulunabilirken, cazibe artışının hangi kanallarla genişletileceği de muğlaklığını korumaya devam ediyor. Bu minvalde, demokratik bir yasa tasarısı süsü verilmeye çalışılan ve üniversitelerden değişik zamanlarda temsilcilerini YÖK’e davet ederek “sözde” tasarının ilgilendirdiği birimlerin düşüncelerine başvurma amacı taşıyan ama fazla bir kimseyi de şimdilik tatmin edecekmiş gibi görünmeyen bu tasarının genel mühtevasına ilişkin düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Buradaki sıralama tamamen yasa taslağındaki sıralamaya sadık kalınarak oluşturulmuş ve sonunda kısa bir değerlendirme yapılmıştır. 1.   Yüksek Öğretim Kurumu Statüleri: Üniversite Konseyi’ne seçileceği

Kafkasya’nın Güncel Sorunları Yeniden...

  2 Aralık 2012  1 Aralık  TUİÇ’in (Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Derneği) daveti ile iki gündür Giresun ve Trabzon’da Kafkasya’nın güncel sorunlarını, çoğunluğunu uluslararası ilişkiler öğrencilerinin oluşturduğu dikkatli ve ilgili bir dinleyici gurubu ile tartıştık. Bütün gündemin, Suriye, Filistin, Mısır başta olmak üzere Orta Doğu üzerinde yoğunlaştığı bir ortamda gündemin dışında kalmak çok mümkün olmasa da Kafkasya, kadim geçmişi, dramatik tarihi serüveni ve her an sürprizlerin yaşanma ihtimalinin bulunduğu bir bölge olarak kendi ağırlığını fazlasıyla hissettirdi. Karadeniz’in Kafkasya’ya coğrafi yakınlığının, bu bölgedeki mezkur iki üniversite öğrencileri başta olmak üzere bölgenin ilgi alanında bulunması için yeterli bir sebep olduğu söylenebilir. Ayrıca, Kafkasya, zaten ne zaman tamamen gündem dışı kalabilmişti ki? Bölgesel sorunlar, diller ve milletler açısından mevcut olan fazlasıyla cömert yapı bu aktüelliğin belirleyicilerindendir. Hatem Cabbarlı, Yalçın Sar

Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP): Türkiye İle Azerbaycan’ın Yeni Dansı

  27 Haziran 2012   Dış politikada son zamanlarda meydana gelen ve “Sıfır Sorun’dan Sıfır Komşu’ya...” analitik/tarihsel sürecinin ortaya çıkma ihtimaline atıfta bulunan taşlamalarla renklenen/belirsizleşen bir dizi olayın ardından 26 Haziran’da Türkiye-Azerbaycan arasında 2018’e kadar inşası öngörülen yeni bir doğal gaz boru hattı anlaşması yapıldı. Hatırlanacağı üzere, çok yakın bir zamanda Nabucco projesinden Macaristan’ın çekilme sinyalleri vermesi paralelinde, bir kaç yıldır aktifleşme potansiyeli taşıyan ve Türkiye’nin AB’ye karşı elindeki büyük bir koz olarak duran bu hattın riske girmesi, Türkiye’nin varsayıldığı gibi bir “enerji dağıtım merkezi olma” işlevini etkinleştiremediği yönünde eleştirilerin yapılmasına neden olmuştur. Acaba bu yeni proje, uzunca bir süredir “bir millet, iki devlet” sözlemlerinin daha çok lafta kaldığını gösteren Türkiye-Azerbaycan dansının yeni bir parçası ve/veya yeni bir dansa davet göstergesi olarak sayılabilir mi? Başbakan Erdoğan’ın, imzaya

Budapeşte İzlenimleri,

  8-22 Nisan 2012 Bir proje kapsaminda iki hafta kadar yerinde gözlem yapma fırsatı bulduğumuz Dogu Avrupa sehirlerinde yaşadığım ve gördüklerime iliskin bazı hususları paylaşmaya çalışacağım burada. Budapeşte merkezli gozlem yapma fırsatı bulduğum sosyo-ekonomik ve kültürel yapıya iliskin gözlemler olacak bunlar. Her seyden once Budapeşte, Estergon ve diger Macar sehirleri, bütün izlerini ortadan kaldırma yönünde harcanmış onca çabaya rağmen Osmanlı geçmişine iliskin izler ve Türkiye'ye yakinlik baglaminda daha sıcak ve "bizden bir sehir" izlenimi uyandırdı uzerimizde. Nitekim, Haçlı ordusunun saldırısına karşı Budin Kalesi'ni savunma konusunda gösterdiği kahramanca direnişinin Macarlara mezar taşına "rahat uyu kahraman düşman" yazdırmasından da anlaşılacağı gibi Abdurrahman Abdi Arnavut Paşa'nın ve savunmada şehit olan ataların  izlerini burada hala bulmak mümkün. 17. YY'a ait resimlerden Budapeşte'de bir hayli Osmanlı eseri bulunduğu anlaşıl

Budin Kalesi'nden Türk Birliği Fikrine Giriş

       22 Nisan 2012 Budapeşte   A vrupa entegrasyonu, "imparatorluklar çağına yeniden dönüşe" dönük bazı ipuçları sunmakta. Ulus-devlet mottosunun bir anlamda çöktüğünün de göstergelerinden birisi olarak sunulabilir bu gelişme. Güçlü ulus-devletler çağının, dunyayı felakete sürükleyebileceginin sağlam göstergeleri olarak da kabul edilebilecek iki dunya savasi sonrasında ortaya çıkan ve gelişen Avrupa entegrasyonu, bir anlamda günahlarla yüklü doneme yönelik bir özür dileme, bir yandan da küreselleşme dinamiklerinin sağlam ve yeni bir hareket alanı olarak da kabul edilebilir.  Münih havaalanından sonra indiğimiz Budapeşte'de pasaport göstermeksizin Macaristan topraklarına rahatça girdikten sonra hemen aklıma iki yıl önce Gürcistan'dan karayolu ile geçiş yapmaya çalıştığımız Azerbaycan sınırında çektiğimiz eziyetler geldi. Elli dolarlık "toprak bastı" parasını almadan topraklarına giriş yapmamıza izin vermeyen "bir millet, iki devlet" edebiyatın