Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dünyanın Tüm Bayramları Geri Dönülmezdir!

"Dünyanın Tüm Sabahları" adlı ünlü film, sinema, müzik, estetik ve aşkı buluşturur. 17. yy sonlarında Fransa’da, sarayda başlayan filmde saray müzisyeni, büyük bir salonda kederli bir halde öğrencilerine ders verirken mutsuz bir ruh hali ile konuşuyor. Çok saygı duyduğu ustasından söz etmeye başlıyor. Büyük bir viyola sanatçısı olan ustası, karısının ölümünden sonra çiftliğindeki kulübede inzivaya çekilmiş halde iki kızıyla yaşamıştır. Bazen karısını yanında hayal eden, ona aşkını koruyan ustası, saraydan aldığı teklifi düşünmeden ilkeleri uğruna geri çevirir. Bu ilkeler, saray müzisyenliği yapmamak, müziği sarayın emrine sokmamak, müzikte şan-şöhret aramamak gibidir. Bir gün genç bir müzisyen gelir yanına ve onu eğitmeyi belli şartlarla kabul eder ama genç, ustasının ilkelerini çiğner ve saraya müzisyen olur. Film, günümüz insanına ve ahlaki tercihlerine atıfta bulunuyor, yaşama nasıl bir anlam vereceğimizle ilgileniyor. Ne için yaşadığımız veya çalıştığımızı, sanatı neden v...

Denge!

Prof. Dr. Zekai Özdemir Denge! Büyük kavram. Kavram, sadece iktisat biliminde değil, sosyal ve pozitif bilimlerinde de önemlidir. Örneğin, kimyasal denge, psikolojik denge, fiziksel denge, biyolojik denge v.s.İktisat ilmi bu kavramı pozitif bilimlerden ödünç almış gibi dursada süreç içinde kendi özünün bir parçası haline getirmeyi başarmıştır.Denge kavramının fizik ve kimya ilminden iktisat teorisine ağına katılması pozitif ve normatif iktisat ilminin gelişimin doğal sonucu olarak görülebilir. Önce kimyasal ve fiziksel dengeye kısaca bakıp sonra iktisadi denge olgusu makalenin derinliğinde şerh etmek uygun olacaktır. Pozitif bilimlerde denge, kapalı bir sistemde, sabit sıcaklıkta gözlenebilir özelliklerin değişmezliği haline denge denir. Kimyasal ve fiziksel denge olmak üzere ikiye ayrılır.Fiziksel denge, maddelerin iç yapısı değişmeden fiziksel halleri (katı, sıvı, gaz) arasında belirli şartlarda kurulan dengeye denir.Kimyasal denge  kapalı bir sistemde kurulan basınç, sıcaklık de...

Türkiye'nin Ekonomik ve Politik Sorunsalı

Prof. Dr. Zekai Özdemir 1. Türkiye ekonomisinin pandemi dolayısıyla görülen en önemli problemi üretim problemidir.Gerek imalat gerek tarım ve gerekse sanayi sektörünün üretim strateji oluşturulmadığı takdirde sorunlar hem kar topu gibi büyüyecek hem de sosyal hayata olumsuz olarak etki edecektir.Ülke politika yapıcıları para politikası üzerine konuşmaları bırakıp reel ekonomi üzerinde teni yol haritaları çizilmediği takdirde ekonomi politikasının yetersizliği siyasal yapıyı da negatif etki yapmaktadır. Faiz-döviz kuru ve enflasyon üzerine açıklamalar Türkiye ekonomisine anında etki yapmasının temek nedeni de reel ekonominin temel taşlarının pandemiden dolayı yerinden oynamasıdır. Bu taşlar yerine koyduğu takdir siyasal yapıya olan güvensizlik unsuru da ortadan kalkar.Bunun için ilk yapılacak iş şudur;Nasıl bankacılık düzenleme üst kurulu varsa, her sektör için de bir üst kurul oluşturulmalı ve bu üst kurul firmaların bütün üretim, finans ve yapısal problemlerine yönelik raporlar hazırl...

Liderler (3): Kılıçdaroğlu

Prof. Dr. Zekai Özdemir CHP Kılıçdaroğlu’nu bulmak için hiç zorlamamıştır. O piyasada kolay bulunan bir iktisadi eşya gibi siyasal piyasada kolay bulunacak bir tiptir. Şuurlu vücutta henüz olgunlaşmamış fikri hüviyetinin yetersizliğiyle koşarak yürüyen adam, Kılıçdaroğlu. Harabe içinde gülen göz olmak, ümitvar olmak Kılıçdaroğlu gibi olmak gibi bir şeydir. Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin muhalefet ateşinin olmayan ruhu sarınca kefen giyinmiş ölüye dönmüştür. Kılıçdaroğlu  Baykal’ın dağdağalı gecesinin uykulu çocuğu olarak siyasi arenada uyandığı bir gerçektir. Baykal muhasara altında olmasaydı Kılıçdaroğlu bu arenaya inemezdi, muhtemelen. Kılıçdaroğlu’nun bu arenaya inişi bir fetih değil, tam aksine CHP’nin bilmem kaçıncı devre esaretidir. Kılıçdaroğlu Genel Başkan olduğundan beri gelmeyecek baharın sıtmasına tutulmuş gibi bir hal içre yürümektedir. Bu yeni CHP lideri ne Gazi’nin yarı gazisi ne de İnönü’nün yarı askeri gibi titriyor dense yanlış olmaz. Hesap uzmanları kurulunda öğrendiği d...

Doktor Dövmek ya da Aydın Taşlamak

Gaspıralı İsmail Bey (1851-1914) Gerektiğinde doktorları tartaklama, üstelik bunu bir övünç vesilesi olarak sunma eylemi, asrın cahilliğinin bizde bıraktığı bir tortu olsa gerektir. sıradan bir tıp kitabı şöyle dursun ilk öğretimde fen bilgisi dersindeki sıradan çiçek yaprak böcek üreme vs konularını bile algılamada zorlanan beyinlerin, aradan yıllar geçtikten sonra sanki bu konular üzerinden doktorlarla hesaplaşması gibi durmaktadır. genelleştirme yapmamaya dikkat edecek biçimde bireysel olarak bendeniz de doktorların, insan yaşamının sırlarına dair aşırı bir donanıma sahip olmaktan ötürü kendisi gibi olmayan diğerleri üzerinde hafif bir tahakküm kurma eğilimi taşıdıklarını gözlemlesem de asla bir doktora el kaldırmayı aklımın ucundan bile geçirmedim. Üstelik türkiye'nin modernleşmesi ve dünyada olan biteni anlayarak ülkeye adaptasyonunda da mekteb-i tıbbiye'nin büyük katkısı vardır. modernleşmeye öncülük etmenin yanında türk müziği'nin alaaddin yavaşçalarından amir ateş...

Aklı Ahmed, Gönlü Güner, Zevk-i Sayar

                                                                Ahmed-i Sani olan Ahmed’lere ithaf olunur.  Prof. Dr. Zekai Özdemir Tepeden Tırnağa Anadolu; Ahmed Güner Sayar Bir varmış bir yokmuş, küçük bir ilçede doğan büyüyen bir  çocuk varmış. Üniversite yıllarında “Osmanlı, Osmanlı” diye gönül-kafa yorarmış. Sosyoloji hocası, Sabri Ülgener isimli bir hocanın kitaplarını tavsiye edince, o gün ki şartlar içinde ulaşabildiği kitaplarına ulaşıp okumuş. Sonra Zeki Velidi Togan’ın “Tarihte Usul” kitabıyla karşılaşmış. Bir taraftan Osmanlı diğer taraftan metodoloji okuyarak fakülteyi bitiren ilçeli genç üniversiteye asistan olmaya karar vermiş ve ilmi çalışmalarına ilk adımı atmış. Derken “Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması”, isimli bir kitapla karşılaşmış. Almış ve satır satır okudukça, yazarına hayranlığı artmış...

Otomobil Parasına Radyo: Yetmişli Yıllarda Devlet

bir arkadaşımın paylaştığı eski bir radyo, bendenizi eski bir hikayeye götürdü. rahmetli mehmet amcam, namı diğer "ford mehmet", askere gitmeden konya merkezde at arabası ile taşımacılık işleri yaparmış. at arabasından, kendisine ölümünden sonra bile bir lakap bırakacak ford kamyonlara doğru yolculuğunun ilk aşamaları diyelim buna. elbette o günün koşullarında at arabası sahibi olmak günümüzde bir otomobil sahibi olmak kadar prestijli bir durum. üstelik hem evin geçimini sağlıyor hem de motorlu araçların yaygın olmadığı bir dönemde kente kapağı atabilenler için saman parasına ulaşım imkanları sunuyor. genç bir delikanlı olan amcamın askere çağrılmasıyla birlikte at arabası ile olan bu duygusal ilişki bozuluveriyor. işi sürdürecek başka kimse de olmayınca birliğine teslim olmadan bir-iki ay önce at arabasını satmak zorunda kalıyor. anadolu'da askerlik, hayatta önemli bir dönüm noktası o zamanlarda ve her şey askerden gelmekle ilişkilendirilir. adeta milattan önce-milattan ...