Ana içeriğe atla

Üçüncü İlham Aliyev Döneminin Ekonomi-Politiğine Dair

III. İlham Aliyev Döneminin Ekonomi-Politiğine Dair Öngörüler


Doç. Dr. Mehmet DİKKAYA

(14 Ekim 2013)

İlk devlet başkanlığı macerası 31 Ekim 2003 tarihinde başlayan ve 9 Ekim 2013 tarihinde yapılan devlet başkanlığı seçimlerinden üçüncü kez galip ayrılan İlham Aliyev 10 yılı aşkın bir süredir Azerbaycan’da yönetimi elinde bulundurmakta. İlham Aliyev’in üçüncü devr-i idaresine ilişkin projeksiyonlar yapmadan ve ilk yurt dışı ziyaretini yaptığı Türkiye ile ilişkilerin serencamına geçmeden önce kısa bir geriye dönüş yapmak ve İlham Dönemindeki sosyo-ekonomik performansı analiz etmek yararlı olacaktır.

1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin dağılması ile bağımsız olan Azerbaycan’da ekonomik, siyasi ve sosyal hayatın yeniden yapılandırılması süreci başlamıştır. Bu süreçte en çok ön plana çıkan isim ise Haydar Aliyev olmuştur. Sovyet dönemindeki Politbüro tecrübeleri ile ön plana çıkan ve halkın takdirini toplayan Haydar Aliyev, 1993’te Azerbaycan’ın lideri olmuştur. Çağdaş Azerbaycan’da halkın önemli bir kesimi tarafından, Türkiye’de Atatürk’e atfedilen misyon benzeri bir lider gözüyle bakılan Baba Aliyev, Sovyet döneminde Azerbaycan’ın çıkarlarını korumaya yönelik önemli kazanımlar sağlanmasına öncülük etmiştir. Aliyev’in Sovyet dönemindeki yükselişi, Azerbaycan için bir liderin doğuşunu hazırlamıştır.
Bağımsızlığın ardından siyasi ve ekonomik sıkıntılarla birlikte Karabağ savaşının getirdiği ağır yükle boğuşan ülkede, ilk dönem Azeri siyasiler yıpranmış ve Rusya’nın etkisi ile yeni bağımsız devlet istikrarsızlığa sürüklenmiştir. Bu ortamda yeni lider arayışı sonucu devlet başkanı olan Haydar Aliyev, doğal kaynakların işletilmesinde attığı adımlar ve istikrarı sağlamakla ülkenin bugününü şekillendirmiştir. Baba Aliyev iktidarının hemen başında Karabağ’da ateşkes sağlanmış ve ekonomide temel adımlar atılmıştır. İmzalanan petrol anlaşmaları, bugün Azerbaycan’ın ürettiği petrol ve doğal gazın zeminini oluşturmuştur. Ekonomik yapılanmayı küresel çapta yürütmeye çalışan Baba Aliyev, Karabağ sorununun çözümü için uluslararası platformları kullanmaya çalışmıştır.

Baba Aliyev’in, siyasi dengeleri gözeterek Karabağ Sorunu’na çözüm getirme ve işgal altındaki Azeri yerleşim bölgelerini geri alma çabaları, kendisinden sonra iktidara gelen ve üçüncü devlet başkanlığı dönemine geçen ay itibarıyla resmen başlayan oğlu İlham’ın çabalarına rağmen sonuçsuz kalmaya devam etmektedir. 1990’ların ortaları ile karşılaştırınca, 1995’te yalnızca 3 milyar dolar düzeyinde olan GSYİH, 17 yıl sonra (2012 yılında) 68 milyar dolara ulaşarak devasa bir büyüme katetmesine rağmen, işgal edilmiş topraklar ve Karabağ problemi masadaki yerini korumaya devam etmektedir.
Bu kırılgan durumlara rağmen çağdaş Azerbaycan’da, nüfusun sürekli artış kaydetmesinden de anlaşılabileceği gibi dinamik bir ulus devlet inşası süreci yaşanmaktadır. Nitekim 2002-2011 yılları arasında Azerbaycan nüfusu yaklaşık %15 artış göstermiştir. 2000 öncesi dönemde ters bir eğilimin olduğu ülkedeki dinamizmin görülmesi açısından bu faktör oldukça önemlidir. Karabağ Savaşı, %20 toprak kaybına rağmen, ulus-devlet inşasına yapmış olduğu katkılar nedeniyle ilginç bir olay olarak tarihe geçmiştir.

Nüfus sürekli artış eğilimi göstermesine rağmen resmi işsizlik verilerinde sürekli bir düşüşün gözlemlenmesi ekonominin dinamizmine yönelik açık öngörüler yapmayı kolaylaştırmaktadır. Yeni dönem, Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye’de AK Parti’li yılların yaşandığı döneme üçüncü döneme gösterdiği benzerlik ile dikkat çekmektedir. Bunun “ustalık” dönemi olacağı beklentisi İlham Aliyev için de bir hayli yüksektir. Bu dönemde, sayıları 1 milyonu bulan ve önemli bir kısmı, doğduğu topraklara geri dönme umudunu yitirmiş  kaçkınların talepleri artacaktır. Zenginleşme eğilimleri ile birlikte milli onur ve gururları artan Azeri vatandaşların, toprak sorununa çözme istekleri de bu paralelde yükselecektir.
Arap baharını izleyen süreçte, devrik liderler benzeri bir operasyona maruz kalma riskini dağıtmak maksadıyla başlayan ve ekonomik pastanın adil paylaşımına yönelik düzenlemeler yapmaya çalışan Aliyev iktidarının ustalığının bir göstergesi de adalet olgusunun kitleleri etkileyecek şekilde genişletilmesi olacaktır.

Azerbaycan’da ekonomik sorunlar ve ekonomideki yapısal dönüşüm son on yılda daha belirgin olmuştur. Ortalama üretim indekslerine göre, son yıllarda meydana gelen ekonomik gelişmelerle üretim yapısal dönüşüm geçirmektedir. Tarımsal üretimde verimlilik artışı yaşanmakta, madencilikte 1990’a göre 2,5 kat gelişme ortaya çıkmakta ama sanayii sektörü 1990 düzeyine ancak 2009 yılında ulaşmış bulunmaktadır. Sovyet sistemi içerisindeki hatların kopması, 1990’ların başında ülkede sanayi ve pek çok alanda üretim düşüşüne neden olmuş, madencilik lehinde hızlı bir genişleme yaşanmıştır.

Petrol ve doğal gazın başat rol oynadığı bu yapısal gelişme 1990’ların ekonomik tablosunu kökünden değiştirmiştir. GSYİH içerisinde tarımın payı 1994’te %30 iken 2011’de %6’ya gerilemiş,  hizmetler sektörü %40’tan %28’e düşmüştür. Büyümenin motor gücünü sanayi oluşturmaktadır. Bu sektörde, bağımsızlığın başından beri yaşanan en yüksek büyümenin olduğu 2006 yılında gerçekleşen %50’lik genişleme (aynı yıl yıllık büyüme oranı %35 ile yine rekor bir rakama ulaşmıştır) bu konuda iyi bir fikir verebilir. Ekonomik büyüme, 2012 yılında da, 2011’deki %0,1’lik cılız büyümeyi aşarak %2.2 düzeyine ulaşmıştır.

Nitekim EBRD hesaplamalarına göre, 1999’u takiben özelleştirmede piyasa şartlarına büyük ölçüde uyulmakta, döviz piyasaları ve ticaretin serbestleştirilmesi konusunda 1999’dan sonra başarı sağlandığı gözlemlenmiştir. Buna rağmen, küçük özelleştirmede gösterilen başarı büyük çaplı özelleştirmede yaşanmamıştır. Aynı şekilde, kurumsal reformlar, bankacılık reformları ve rekabet politikası alanlarında pazar ekonomisi koşullarına uygun adımlar atılamamıştır. 1991’den 2009’a kadar iki yılda bir hazırlanmış olan EBRD endekslerine göre, gelişim trendi cılız ve durağandır.

Öte yandan, Azerbaycan’daki dönüşüm süreci ve yapısal değişimi zorlayan dinamikler, uluslararası piyasalarla bütünleşmede bazı kazanımlar sağlamasına rağmen bölgesel gelişmişlik farklılıkları devam etmektedir. Nüfus yapısı, altyapı, eğitim düzeyi ve sağlık hizmetlerinde bölgesel dengesizlikler mevcuttur. Bakü’de temerküz etmiş sanayi diğer bölgelere, nitelikli iş gücü ve altyapı ile desteklenerek kaydırılmalıdır. Uluslararası raporlarda da sıkça eleştirilen çeşitlenmemiş sanayi, Azerbaycan’ın istikrarlı ve sürdürülebilir kalkınma sorunu yaşamasına neden olacaktır.

Bağımsızlıktan beri, Azerbaycan’ın makro performansını pozitif etkileyen en önemli alan enerji olmuştur. Bu durum Hollanda Hastalığı (Dutch Disease) olarak tanımlanan, belli bir sektörde yoğunlaşmanın diğer sektörler üzerinde negatif bir etki oluşturacağı tezini gündeme getirmiştir.

Bu argüman, petrol ve petrol dışı sektörlerle, dış ticarete konu olmayan sektörler arasındaki dengesiz büyüme üzerine odaklanır. Zengin doğal kaynağa sahip ülkelerin diğerlerine göre daha yavaş kalkınmaları paradoksu, Stiglitz’e göre bir açıdan ekonomiktir. Yani petrolden elde edilen gelir, yerli parayı aşırı değerlendirip yerli üretimi ihracat yapamaz ve ithalatla rekabet edemez hale getirir; sonuçta yatırım yapılamadığı için işsizlik ve yoksulluk artar. Nijerya ve Endonezya 30 yıldır petrole dayalı ekonomiler olmuş ve  Nijerya’da 1973’ten 2002’ye kadar kişi başına gelir düşmüştür. Tek sektörlü ülkelerde, bu nedenle gelir dağılımı da bozulur. Makro ve mikro ölçekli sonuçlara göre Hollanda Hastalığı Azerbaycan’ı da etkilemeye başlayacak görünmektedir.

Bütün bu problemler, “ustalık dönemine” giren İlham Aliyev döneminde Azerbaycan’ın karşılaşacağı olası durumların altını çizmektedir. Sonucun ne olacağını ise, izlenecek makro politikalar, dünya ekonomisi ve enerji fiyatlarında meydana gelecek  dalgalanmalar ile toplumsal refah açısından dengeye yaklaşma konusunda gösterilecek gayretler belirleyecektir.


Daha Fazla okuma için:
- Dikkaya, M. ve O. Demirci, “Azerbaycan’ın Küresel Ekonomiye Eklemlenme Çabaları: 1992-2002 Dönemi”, Yeni Türkiye, Temmuz-Ağustos 2013, Cilt 2, Yıl: 9, Sayı: 53-54, ss. 1497-1512, (2013). 
- Dikkaya, M. ve O. Demirci, “Azerbaycan’ın Küresel Ekonomiye Eklemlenmesinde Haydar Aliyev’in Rolü”, Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi (Haydar Aliyev Özel Sayısı), Yıl: 11, Sayı 22, Eylül, ss. 185-198, (2013).
- Dikkaya, M. ve O. Demirci, “Petrol, Doğalgaz ve Ötesi: Modern Azerbaycan’da İlham Aliyev Döneminin Ekonomi Politiği”, Kafkasya’nın Yükselen Yıldızı: İlham Aliyev Döneminde Azerbaycan (Ed. Çağrı Erhan), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, ss. 201-225, Ankara, 2013.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

yaşar nezihe bükülmez, hayatı-şiirleri

  YASAR NEZIHE BÜKÜLMEZ (Yaşar Nezihe Hanım) (17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971) İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder. İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır. Üç kez evlenir. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adar. Küçük yaşta şiir yazmağa heveslenir. İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlanır. İki kez intihara kalkışır. Şiirlerinde ekmek mücadelesini dile getirdi ve dönemin toplumsal sorunlarına eğildi. Ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü; işçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi'nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı. 17 sene Esirgeme Derneği’ne iş işlemiş. Şark Eşya Pazarı’nda(1), Darphane'de çalışmış. Hi...

Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler

  Mehmet Dikkaya   Künye: Mehmet Dikkaya, “Türkiye’nin Ekonomik Yüz Yılı: Temel Dinamikler ve Gelişmeler”, Türk Yurdu , Ağustos 2023, ss. 16-22. Türkiye ekonomisinin yüz yılında birçok temel değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Sektörel ve yapısal bazda meydana gelen bu değişimin bir sonucu olarak yüz yıl sonunda ekonomik açıdan bambaşka bir manzara ortaya çıkmıştır. Yüz yıl öncesi ve yüz yıl sonrası karşılaştırmasında hayal edilen bir ekonomik yapının varlığından söz edilemez. Lakin içinden geldiğimiz coğrafya ve dezavantajlı bir başlangıç seti oluşturan tarihsel arka plan düşünüldüğünde bu manzara küçümsenmeyecek bir ilerlemeye tekabül etmektedir. Bu savı ispatlamak için evvela önceki yüzyıllardan kalan mirasa odaklanmak yerinde olacaktır. Osmanlı’dan Kalan Miras Osmanlı’nın klasik döneminde (1300-1600) iktisat ve siyaset dengesini koruyup geliştiren bir düzene sahip olduğu, toprak, esnaf sistemi ve ticaretin birey, toplum ve devletin ihtiyaçları arasında dengeyi kurmaya odak...

hayata bir mola olarak bayram

Nereye gittiği bilinmeyen ama inatla akmaya da devam eden hayat yolculuğunun önemli duraklarından birisi olarak bayramlar hep ilginç görünmüştür. Sadece yaşam için bir mola olması değildir bayramı cazip kılan. Aslında bizatihi hayatın önemli bir şahididir bayramlar. Çocukluk dönemlerimiz, gençlik yıllarımız, kendi ailemizi kurduktan sonra yaşadığımız dönemeçler hep bayramlar vesilesiyle hatırımızda kalmaya devam eder. Genelde bayramda alınan ışıl ışıl elbiseler, gıcır gıcır ayakkabılar, ilk servetlerimizi oluşturan harçlıklar, ilk kez karşılaştığımız akrabalarımız ve o günlere özel hazırlanmış enfes yemekler, baklavalar, börekler hep bayramların damaklarımızda bıraktığı tükenmez tatlardır. O sarmalar ki nazenin ellerde ince ince dokunmuş, o börekler ki yaprak yaprak döşenmiş, o baklavalar ki ince ince dilimlenmiş ve sevgilisiyle buluşmayı bekleyen körpe birer aşık gibiydiler. Arife günü ayakkabı alır ilk kez bayramda giymek üzere en kuytu yerde saklardık. Bir keresinde mahalleleri kola...