Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Türkiye'nin Paradoksları

İktisatta bir kaç paradoks vardır. Tasarruf, Leontief ve Metzler bunlardan bazılarını oluşturur. Lakin konu Türkiye olunca bu teorik söylemler, paradokslarımız açısından en ufak bir önem bile arzetmiyor.  Ha! Paradoks ne midir?  - Çelişki  - Samimiyetsizlik - Münafıklık - Gerçeklikten ayrışmışlık - Açıklayıcılıktan uzaklaşmışlık - Kokuşmuşluk ama pir-ü pak imiş gibi rol kesmişlik - Kirlenmişlik ama nezafet abidesi kesilmişlik... Liste uzar gider ama sanırım konu anlaşılmıştır. "Ey inanmışlar! Neden yapmadığınız veya yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz" der oysa Kutsal Kitap (61/2). Şimdi, başka hiç bir şeye bakmadan sadece izlenmemesi gereken bu davranış üzerinden gidecek olursak, nereye doğru bir yolculuk halinde olduğumuz rahatlıkla anlaşılmaz mı? - Öğretmen, kopya çekmemeyi öğütler ama genellikle ömründe en az bir kez bu fiili irtikâp etmiştir. - Hakim, adaletten ayrılmayacağına yemin etmiştir ama eş-dost-hemşericilik vs hatırına bunu en az bir kez ihlal etmiştir. - S...

Konya'da Kürt Var mı?

imam hatip ortaokulda iken sınıfımıza aksanı bizden farklı iki çocuk geldi, biri kulu'dan diğeri cihanbeyli'den gelen kürt arkadaşlarımızdı bunlar. cihanbeyli'li olan ağabeyli köyünden diğer arkadaşımız kulu akyaka'dandı. aklımda nasıl kalmışsa köylerine kadar hatırlıyorum. cihanbeylili olan, ibrahim akyel adında karizmatik matematik öğretmenimizin hemşehrisi idi aynı zamanda. "kimse bize dokunmaz" diye düşünmüş olmalıyım ki cihanbeylili arkadaş, matematik sınavında yazılı kağıdımı göstermemi istedi sınav esnasında. ben de arka sıradan çok fazla çekiştirince "hır gür çıkmasın" diye sınav esnasında kağıdımı gösterdim. ertesi gün ibrahim hoca geldi ve farklı iki öğrenciden kağıtlarımızı karşılaştırmalarını istedi. sanırım bu öğrencilerden birisi de, sınıfın parlak öğrencilerinden ve hali hazırda selçuklu belediye başkanı olan, halen irtibat halinde olduğumuz ahmet pekyatırmacı dostumuz idi. konumuza dönersek; bizim adil sağ olsun bende noktasına kadar ...

Fort Amca'ya Döner Ismarlamak!

1985 yılının sıcak yaz günlerinden güze doğru akıyordu zaman. Fort lakabı ile anılan amcasının, Konya'da şimdilerde popüler bir hale gelmiş olan ama zamanında sıradan bir mekan olan Şeker caddesine paralel ara sokaktaki dükkanına uğramıştı bir çocuk. Bir konuda dara düşmüştü ve onun ne yapıp edip kendisine yardımcı olabileceğinden emindi. Henüz 14 yaşında bir çocuğun kocaman bir adama ne işinin düşmüş olabileceğini düşünedurun ama çocuğun kafasında bir plan vardı. Aklının yatmadığı konulara kendince çözüm bulmaya çalışıyordu.  Çevresinden gerçeği işitecek birisi için bu plan korkunçtu ama çocuk olası tepkilerle uğraşmamak için planını gizlemeyi tercih ediyordu. Uzatmayayım, üç yıldır, hem de yurdunda kalarak okuduğu imam hatip okulunun ortaokul kısmından mezun olmuştu ve kendini daha özgür hissedeceğini düşündüğü kentin gözde okullarından Gazi Lisesi'ne geçmek istiyordu. Ama bir engel vardı karşısında: bu liseye ancak öğrencinin ikameti o civarda ise kayıt hakkı tanınıyordu. ...

Sabri Orman Hoca'nın Büyük Mirası!

Alim'in ölümü ile alemin ölümü özdeşleştirilir kadim gelenekte... Çelebi bir geleneğin yaşayan son temsilcilerinden Sabri Orman Hocam, mezkur alim-alem ilişkisine has bir örnek olarak bu gün sessizce aramızdan geçip gitti.  Vefatının ardından öğrendim bir yıldır kolon rahatsızlığına maruz kaldığını... Oysa, fakülteye önerilecek yeni bir bölüm fikri etrafında yakınlarda uzun uzun konuşmuştuk kendisiyle. Rahatsızlığından hiç söz etmemişti. Demek içeriden yanarken dışarıya dumanını hiç sızdırmamış güzel insan! Türkiye'nin özgün iktisatçılarından Sabri Ülgener'in son doktora öğrencisi olmakla gurur duyardı daima. Demek işlerinin hakkını her zaman en iyi biçimde vermeye çalışan karakterleriyle iki Sabri sanki ancak bu kadar birbirine benzermiş.  Çeyrek asra uzanan dostluğumuzda, bunaldığım her vakit rahatlatan ve tane tane kurduğu cümlelerle ferahlık saçan babacan bir insan oldu benim için. Oturmasını, kalkmasını, diğer insanlara yaklaşımını ve hitabetini model almaya çalıştım ...

Altın Veren Armut Çekirdeği

Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüş ki, dayanamayıp bir armut çalmış. Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkarırlar.  Hırsız imparatoru görünce ona şöyle der: - "Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.." İmparator dudak büker;  - "Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?" Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve; - "Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.." İmparator kahkaha atarak; - "Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni." der. Yoksul adam - "Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım.. Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acıla...

Doğu'nun Değişim İhtiyacı

  12 Eylül 2005 Nuh Tufanı’nın bile bu bölgeyle ilişkilendirildiği iddiaları da göz önüne alınacak olursa, Anadolu’daki en eski uygarlık merkezlerinin Doğu Anadolu’da kurulduğuna dair pek çok kesin kanıt var. Buna rağmen, cari durumdaki talihsiz talihini yenmek için bölgenin yapacağı pek çok şey de bulunmakta. Öncelikle, daha önce Batı’da ve Orta Anadolu’da gerçekleşmiş olan girişimcilikteki zihniyet devriminin buraya da ulaşması gerekiyor. Hayvancılık gibi geleneksel üretim kollarının yanında, özellikle başta ticaret olmak üzere hizmetler sektöründe büyük atılımlar yapılması, bunun için bir başlangıç olabilir.   Muhteşem Çevre ve Tarih Önünüzde İsviçre göllerinden farksız bir şekilde uzayıp giden, mükemmel bir görünüme ve dünyanın en temiz içme suyu kaynaklarına sahip göllerinden biri olarak Çıldır Gölü bu konudaki örneklerden birisidir. Bu potansiyele rağmen, sahil karayolunun kilometrelerce uzandığı göl kıyısında birkaç küçük balıkçı restoranından başka bir şey gör...

İnsan Neden Tanrılık Taslar?

Eski bir arkadaşımın annesinden dinlediği, sevdiğim bir hikayedir...  Yönetici pozundaki her insanın bu hikayeden sonuçlar çıkarmasında inanılmaz yararlar olabilir.  Şöyle ki: Bir gün Firavun hamamda neşe içinde yıkanıyor. O esnada Şeytan, insan şeklinde ziyaretine geliyor. Hamamın kapısını tıklar. Firavun rahatsız edilmekten kızgın bir şekilde kapıya doğru seslenir: - Kimdir O? Şeytan: - Benim! Şeytan! der. Firavun, dostunun sürpriz ziyaretinden ziyadesiyle mutlu olur ve içeri davet eder. Aralarında geçen hoş beşten sonra Şeytanın aklına bir soru gelir: - Ey Firavun! Ben olmadık şeytanlıklar bilirim ama hiç bir zaman “Ben Tanrıyım!” diye bir iddiada bulunmak aklıma gelmedi. Oysa sen h em Tanrılık iddiasında bulunuyor hem de kapıdakinin kim olduğunu bile bilmiyorsun, bu durum sana da tuhaf gelmiyor mu?  Nasıl oldu da sen Tanrı oldun veya buna kendini nasıl inandırdın? Firavunun cevabı başkandan babaya kadar tüm idareciler için manifestodur: - “Vallahi, her ne ...

Erdoğan'ın Dış Gezilerinde Türk Dünyası'nın Yeri

  5 Nisan 2014 Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Başbakan Erdoğan’ın dış gezilerinin, bölgesel ve ülkeler bazında etki ve sonuçlarını inceleyen bir araştırma yaparak “Bir Yolculuk Kitabı adıyla kitaplaştırmış. Buna göre, 11 yılda 93 ülkeye 305 ziyarette bulunmuş Başbakan. 2003-2014 yılları arasında, 5 kıtada 93 farklı ülkeye toplam 305 resmi ziyaret yapmış. Bu süre boyunca, ziyaret edilen 93 ülkeyle Türkiye arasındaki dış ticaret hacmi yüzde 354 artarak, toplam 358.4 milyar dolara çıkmış. Yapılan basit bir hesaplamaya göre, 11 yılda 2.15 milyon kilometre yol kat eden Başbakan ve beraberindeki yetkililer, Türkiye açısından önemli kazanımlar elde etmiş. 93 ülke ile Türkiye’nin 2002 yılı toplam ticaret hacmi yaklaşık 79 milyar dolar seviyesinde imiş.  Türkiye’nin aktif dış politikasının göstergelerinden biri olarak değerlendiriyor Koordinatörlük bu gezileri ve sonuçlarını.Yılda ortalama 28 ülkeye giden Başbakan, en çok 35 ülke ülkeyi ziyaret etmiş ve 125 kez Avrupa kıtasına y...