Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bir Ağaçtan Bir Orman: Sabri Orman (1948-2020)

Bazı insanlar ağaçtır. Sadece kendisi için var olur ama başkaları için gölge işlevi görür. Bazı insanlar ise, semtlerine uğrayan herkese gölge etmek ister. Onların iklimine uğrayan, mutlaka huzur bulmak için gerekçeler bulur kendine. Bu iklime orman denir. Ucu bucağı bilinmez. Ormanın arada bazı uzuvları zarar görse de kendini yeniler ve genişler. Yeni gölgeler var eder. Ormanın sararıp yok olmasının alternatif maliyeti çölleşmedir. Ve ormanın kıymeti, bir kuru çalının bile yaşamsal öneme sahip olduğu çoraklık dönemlerinde en iyi anlaşılır. Her insan genellikle tekil bir ağaca dönüşür ama orman olmak, asla ortalama bireylerin ulaşamadığı bir mazhariyettir. Ormanın kıymetini ise, en iyi biçimde, o havzada yaşama şansına sahip olanlar idrak eder. Üzerinden gölgeler eksilmeye başlayıp kavurucu sıcakla doğrudan temas kurmaya başlayan insanlar için bu idrak ufku daha da genişler. Bir orman müptelası olarak aylardır gölgesiz kalmış birisi gibi görüyorum zaman zaman kendimi. Samimi dostlukla...

PKK ve HDP üzerine tezler...

Bu örgüt (PKK) hem 40 yıldır Kürtleri asimile etmek için araçsal olarak kurulup geliştirilmiş, hem de Kürt bölgelerinde ortaya çıkacak rantın kontrol edilmesi için bir mekanizma olma işlevi görmüştür. Türkiye'de sistemi elinde bulunduranlar için, Kürtleri Batıya göndermek ve bu nüfus hareketliliği ile asimilasyonu (entegrasyonu) tamamlamak için de PKK kullanılmıştır. 1980 sonrası Batı'ya yoğun göçün bir kaç nedeninden birisi terör tehditi ve güvenlik endişesidir. Türkiye'nin birliği ve bütünlüğünün (!) sağlanması açısından da iyi bir araç olmuştur örgüt. Bir tehdit, özellikle içeriden güçlü muhalif silahlı bir hareket şeklinde ortaya çıkmışsa milli birlik daha kolay sağlanır, iç problemler (özellikle pastanın adil paylaşılmasına ilişkin) daha kolay görmezden gelinir ve kurulu sistemden büyük çıkar elde edenler rahat etmeye devam ederler. Son zamanlarda trajik ve kanlı bir savaşın bu örgüt faaliyetleri ekseninde tekrar ve daha yuksek dozda hortla(tıl)masının nedeni, pastanın...

Liderler (5): Davutoğlu

  Prof. Dr. Zekai Özdemir Davutoğlu’yu anlamak için Fârâbî’ye müracaat etmekte fayda vardır.  Fârâbî der ki, “uzun konuşanı kısa dinleyin”.  Yani çok az dinleyin sonra dinliyormuş gibi yapın.  Davutoğlu, böyle dinlenmeldir.  Yani onun hakkında yazılacaklarda kısa tutulmalıdır.  Ne kadar kısa tutulmalıdır.  İşte bu kadar.

Liderler (4): Akşener

Prof. Dr. Zekai Özdemir 8 Ağustos 2021 Türk siyasetinde milletvekili olduğu partinin liderinin kendisine liderlik vermemesi sonucu parti kurma cesareti gösteren tek kadındır. Behice Boran ve Tansu Çiller’den sonra kendisini lider olarak gören Akşener "bu ülkenin babaları çok olmuş ama anaları çok az  olmuş "düşüncesiyle liderliğe soyunmuştur. Bu anlamda Akşener hareketi, bir ülkücü hareket olmayıp devlet ana olmaya aday bir “devlet ana" harekatıdır. Dolayısıyla Akşener'le birlikte devlet "ana" olma vasfına kavuşacaktır düşüncesi bu hareketin temel hareket noktasıdır denebilir. Yani, harekât ana kuzularını (işsizleri) koruyacak bir hareket olarak değerlendirilebilir. Akşener hareketi, devlet ana esaslı olması dolayısıyla bir yenileşme hareketi de değildir. Tam aksine, eski devlet geleneğine dönüş hareketidir denilse yanlış olmaz. Özellikle “dört eğilim” çizgisinde olması Akşener hareketinin “kökü mazide olan bir ati” hareketi olduğunu gösterir. Ekonomik, siy...

Îyd-u Adhâ

Kars yıllarımda, yüksek Rus binalarından birinde bir hayli geniş odamın kapısından etrafa, ne kadar kısık sesle dinlesem de kendine has taşkınlığı ve efsunlu hali ile gazelhanların dilinden dökülen nağmeler yayılırdı. Cavit Yeşilyurt hoca ile karşı karşıya olduğumuz vakitlerde bu konuda inceden eleştiriler de alırdım. Urfa’ya ömrüm boyunca bir kez gittim ama Kazancı Bedih ve Tenekeci Mahmut başta olmak üzere Urfalı üstat gazelhanların okuduğu enfes parçalara ilgim uzun yıllara dayandı. Bu konuda çok sayıda özgün gazeli video haline getirmek için epey bir emek de harcadım. Hatta bu hikayenin konusu olan “yanıp bir nar-ı ruhsare” ile başlayan ve en güzelini Tenekeci Mahmut Güzelgöz’ün okuduğunu düşündüğüm 17 dakikalık (aşağıda linki var) gazeli de gazelseverler için bendeniz ince ince dokuyarak oluşturmuşumdur. Son zamanlarda eskisi kadar vakit ayıramadan da bir gazel duyunca yüreğimin bir yerinden büyük taşlar kopuyormuş gibi dikkat kesiliveririm. Pek çok öğrencim de bilir, işsizlik kon...

Düşünme Sanatı (!)

T ürkiye’de üniversite mezunu olup toplumun parmakla gösterdiği makam sahiplerinin yaşamı algılama biçimini ve bunu vurgulayan paylaşımlarını dikkate alırsak, ilkokuldan itibaren herkese “düşünme ve ifade etme sanatı” dersi verilmesi gerektiği anlaşılıyor. Özellikle eğiticilerin evleviyetle eğitilmeye muhtaç olduğu bir dünyada, eğitimin çıktılarını tartışmak beyhude bir çabaya benziyor zira. Peygamber’in bile” ben dünya işlerini bilmem” dediği bir düşünsel arka planı masaya yatırırsak, bu sözde eğitici taifenin “fani ve yaptıkları şaibeli onca zevatın her icraatını meşrulaştırma çabası” gütmekten öteye yol alamaması fena halde acınası bir duruma benziyor. Hem her defasında “kuru ekmek yiyen kadının oğlu olduğunu” hatırlatan ve toplumunun önünde başkasının gölgesine sığınmadan delikanlıca arzı endam eden bir önderimiz olacak hem de hayata taparcasına bağlı fani şahsiyetçiklere kutsiyet affedeceksek, buradaki tutarsızlığı önünde sonunda farketmemiz gerekiyor. Yıllar yılları kovalıyor, ay...

O başka bu başka (mı)?

  Tarihin bir vaktinde, kendilerine bin yüz akademisyen adı verilen bir grup insan, yaşadığı ülkede gerçekleştirdikleri bazı eylemler dizisi vesilesiyle bir hayli ses getirmişti. Sonradan kendisine yapılanlara karşı "mağdur" edebiyatı yapan sabık bir başbakan bile bu konuda "tutuklu yargılamalar" dışında imzacılara yönelik pek çok eleştiri yöneltmişti. İşin içinde "devletin kendini haklı bir şekilde savunması" olunca diğerlerine fazla söz düşmez ve bütün itiraz sesleri bir şekilde bastırılır. "Söz konusu vatansa", yöntemler teferruatlaştırılarak meşrulaştırılır ve bu trajik tablodan neşet edecek uzun vadeli sonuçlar pek önemsenmez. oysa insanlar gibi toplum da sadece zeka ile değil akıl ile de süslenmeli ve ona göre davranış kalıpları geliştirmelidir.  Türkiye için 21. yüzyılın en uzun yılı (şimdilik) sayılan 2016 kışında bir bildiriye dönüşen bu olaylar silsilesi sonrasında üniversiteler hareketlenmeye başlamıştı. Hemen yüksek yerlerden, bu bild...

Bir bilinçaltı hikayesi!

Merkezi bir sınavda bina sorumlusu olarak bir yerde bulunuyordum. Salonda görevli gözetmen, nasıl olmuşsa salon başkanının alması gereken sınav evrakını teslim alıp salona doğru yollanmış. Gerçek başkan ise bir okul müdiresi olarak el elde baş başta ortada kalıvermiş haliyle... Müdire hanıma, “Hocam! Endişe etmeyin! Bir okulda iki müdür, bir salonda da iki başkan olmaz. Size başkanlığınızı iade ederiz” dedim. Sonra listeden bu karmaşık durum anlaşılınca salona gönderdim görevli arkadaşı ve müdire hanımefendiyi başkanlık görevine kavuşturduk sonunda. Ardından salona gidip “kaçak başkanı göreyim ve biraz takılayım” istedim. Gidip gülümsemeli bir tavırla kaçak salon başkanına laf dokundurmak için “Güvenliğe haber verdim, birazdan sizi darbeye teşebbüsten alıp götürecekler” dedim. Meğer adamcağız sınavlarda ilk kez görev almış ve yanlış anlama sonucu alıp götürmüş salon evrakını. Ama benim latife içeren sözlerimi aşırı ciddiye aldı ve “Hocam! Ben 15 Temmuz'da İstanbul’da idim. En ön s...

İçimizdeki şeytan!

"Bir zamanlar bir iyi, bir de kötü büyücü varmış. İyi büyücü, bir insanı kötü büyücünün şerrinden kurtarmak için buğday tanesine çevirmiş. Kötü büyücü birden bir horoz olup tam taneyi yutacakmış ki iyi büyücü tanenin üzerine bir şinik buğday dökmüş. Böylece kötü büyücü aradığı taneyi bulamamış. "İşte Hristiyanlar da Allah'ın kitabı olan İncil'i bu hâle getirdiler. Allah'ın kitabının yanı sıra kırk dokuz kitabı kutsal tanıyarak hak ve bâtılı birbirine karıştırdılar." der ünlü Rus romancı Tolstoy İçimizdeki Şeytan adlı eserinde... Dün akşam, bu hikayeye esin kaynağı olan coğrafyadan bir kısım mücahitlerin (!) uydu cihazlarını kırıp parçaladıklarını gördüm. Altı yıl önceki bir videoda ise aynı mücahit beylerin, dini gerekçelerle televizyonları kırma görüntülerini son model telefonlara kaydederek internete yükledikleri videosu yayınlanmıştı... Çocukluğumun şekillenmesinde önemli bir yeri olan masal perim, rahmetli anneannem de "televizyon" için "şe...

Türkiye'nin Paradoksları

İktisatta bir kaç paradoks vardır. Tasarruf, Leontief ve Metzler bunlardan bazılarını oluşturur. Lakin konu Türkiye olunca bu teorik söylemler, paradokslarımız açısından en ufak bir önem bile arzetmiyor.  Ha! Paradoks ne midir?  - Çelişki  - Samimiyetsizlik - Münafıklık - Gerçeklikten ayrışmışlık - Açıklayıcılıktan uzaklaşmışlık - Kokuşmuşluk ama pir-ü pak imiş gibi rol kesmişlik - Kirlenmişlik ama nezafet abidesi kesilmişlik... Liste uzar gider ama sanırım konu anlaşılmıştır. "Ey inanmışlar! Neden yapmadığınız veya yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz" der oysa Kutsal Kitap (61/2). Şimdi, başka hiç bir şeye bakmadan sadece izlenmemesi gereken bu davranış üzerinden gidecek olursak, nereye doğru bir yolculuk halinde olduğumuz rahatlıkla anlaşılmaz mı? - Öğretmen, kopya çekmemeyi öğütler ama genellikle ömründe en az bir kez bu fiili irtikâp etmiştir. - Hakim, adaletten ayrılmayacağına yemin etmiştir ama eş-dost-hemşericilik vs hatırına bunu en az bir kez ihlal etmiştir. - S...

Konya'da Kürt Var mı?

imam hatip ortaokulda iken sınıfımıza aksanı bizden farklı iki çocuk geldi, biri kulu'dan diğeri cihanbeyli'den gelen kürt arkadaşlarımızdı bunlar. cihanbeyli'li olan ağabeyli köyünden diğer arkadaşımız kulu akyaka'dandı. aklımda nasıl kalmışsa köylerine kadar hatırlıyorum. cihanbeylili olan, ibrahim akyel adında karizmatik matematik öğretmenimizin hemşehrisi idi aynı zamanda. "kimse bize dokunmaz" diye düşünmüş olmalıyım ki cihanbeylili arkadaş, matematik sınavında yazılı kağıdımı göstermemi istedi sınav esnasında. ben de arka sıradan çok fazla çekiştirince "hır gür çıkmasın" diye sınav esnasında kağıdımı gösterdim. ertesi gün ibrahim hoca geldi ve farklı iki öğrenciden kağıtlarımızı karşılaştırmalarını istedi. sanırım bu öğrencilerden birisi de, sınıfın parlak öğrencilerinden ve hali hazırda selçuklu belediye başkanı olan, halen irtibat halinde olduğumuz ahmet pekyatırmacı dostumuz idi. konumuza dönersek; bizim adil sağ olsun bende noktasına kadar ...

Fort Amca'ya Döner Ismarlamak!

1985 yılının sıcak yaz günlerinden güze doğru akıyordu zaman. Fort lakabı ile anılan amcasının, Konya'da şimdilerde popüler bir hale gelmiş olan ama zamanında sıradan bir mekan olan Şeker caddesine paralel ara sokaktaki dükkanına uğramıştı bir çocuk. Bir konuda dara düşmüştü ve onun ne yapıp edip kendisine yardımcı olabileceğinden emindi. Henüz 14 yaşında bir çocuğun kocaman bir adama ne işinin düşmüş olabileceğini düşünedurun ama çocuğun kafasında bir plan vardı. Aklının yatmadığı konulara kendince çözüm bulmaya çalışıyordu.  Çevresinden gerçeği işitecek birisi için bu plan korkunçtu ama çocuk olası tepkilerle uğraşmamak için planını gizlemeyi tercih ediyordu. Uzatmayayım, üç yıldır, hem de yurdunda kalarak okuduğu imam hatip okulunun ortaokul kısmından mezun olmuştu ve kendini daha özgür hissedeceğini düşündüğü kentin gözde okullarından Gazi Lisesi'ne geçmek istiyordu. Ama bir engel vardı karşısında: bu liseye ancak öğrencinin ikameti o civarda ise kayıt hakkı tanınıyordu. ...

Sabri Orman Hoca'nın Büyük Mirası!

Alim'in ölümü ile alemin ölümü özdeşleştirilir kadim gelenekte... Çelebi bir geleneğin yaşayan son temsilcilerinden Sabri Orman Hocam, mezkur alim-alem ilişkisine has bir örnek olarak bu gün sessizce aramızdan geçip gitti.  Vefatının ardından öğrendim bir yıldır kolon rahatsızlığına maruz kaldığını... Oysa, fakülteye önerilecek yeni bir bölüm fikri etrafında yakınlarda uzun uzun konuşmuştuk kendisiyle. Rahatsızlığından hiç söz etmemişti. Demek içeriden yanarken dışarıya dumanını hiç sızdırmamış güzel insan! Türkiye'nin özgün iktisatçılarından Sabri Ülgener'in son doktora öğrencisi olmakla gurur duyardı daima. Demek işlerinin hakkını her zaman en iyi biçimde vermeye çalışan karakterleriyle iki Sabri sanki ancak bu kadar birbirine benzermiş.  Çeyrek asra uzanan dostluğumuzda, bunaldığım her vakit rahatlatan ve tane tane kurduğu cümlelerle ferahlık saçan babacan bir insan oldu benim için. Oturmasını, kalkmasını, diğer insanlara yaklaşımını ve hitabetini model almaya çalıştım ...

Altın Veren Armut Çekirdeği

Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüş ki, dayanamayıp bir armut çalmış. Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkarırlar.  Hırsız imparatoru görünce ona şöyle der: - "Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.." İmparator dudak büker;  - "Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?" Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve; - "Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.." İmparator kahkaha atarak; - "Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni." der. Yoksul adam - "Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım.. Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acıla...

Doğu'nun Değişim İhtiyacı

  12 Eylül 2005 Nuh Tufanı’nın bile bu bölgeyle ilişkilendirildiği iddiaları da göz önüne alınacak olursa, Anadolu’daki en eski uygarlık merkezlerinin Doğu Anadolu’da kurulduğuna dair pek çok kesin kanıt var. Buna rağmen, cari durumdaki talihsiz talihini yenmek için bölgenin yapacağı pek çok şey de bulunmakta. Öncelikle, daha önce Batı’da ve Orta Anadolu’da gerçekleşmiş olan girişimcilikteki zihniyet devriminin buraya da ulaşması gerekiyor. Hayvancılık gibi geleneksel üretim kollarının yanında, özellikle başta ticaret olmak üzere hizmetler sektöründe büyük atılımlar yapılması, bunun için bir başlangıç olabilir.   Muhteşem Çevre ve Tarih Önünüzde İsviçre göllerinden farksız bir şekilde uzayıp giden, mükemmel bir görünüme ve dünyanın en temiz içme suyu kaynaklarına sahip göllerinden biri olarak Çıldır Gölü bu konudaki örneklerden birisidir. Bu potansiyele rağmen, sahil karayolunun kilometrelerce uzandığı göl kıyısında birkaç küçük balıkçı restoranından başka bir şey gör...